AK Parti iktidarı neden milat?

A -
A +

Dün TBMM'de siyasi partilerin grupları vardı. AK Parti grubunda kamuoyuna ve grubuna seslenen Başbakan Erdoğan; "Biz 2002 öncesinde yaşanan acı hadiseleri çok iyi biliyoruz. Ancak biz AK Parti'yi bir milat olarak görüyor, bunun bir dönüm noktası olduğunu açık, net şekilde ortaya koyuyoruz" dedi. Gerçekten 2002 yılı yıllarca yaşanmış acılar için bir milat olmuştur. Askerî ve bürokratik vesayetin sona erdirilmesi, dezavantajlı sosyal gruplar olan kadınlar, engelliler, yaşlılar, fakirler, Kürtler, Aleviler, muhafazakârlar, çocuklar için pozitif ayırımcılık uygulanması, bu grupların bireysel ve kültürel hak ve özgürlüklerinin sağlanması açısından 2002 yılı gerçekten milattır. Ayrıca geçmişte devletin işlediği suçların, karanlık odakların işlediği cinayetlerin ve devlete ait ayıpların sorgulanması ve soruşturulması için de 2002 milat olmuştur. Bugün geçmişte diğer dezavantajlı sosyal gruplarla birlikte mağdur oldukları söylenen Kürt kökenli vatandaşlarımız için de 2002 AK Parti iktidarı bir milattır. Başbakan'ın da işaret ettiği gibi Doğu ve Güneydoğu illerimizde 12 Eylül darbesi sonrasında insanlık dışı muameleler yaşanmıştır. Yapılan işkenceler, faili meçhuller, asimilasyon ve inkâr politikaları, insanlık dışı muameleler, insan hakları ihlalleri terörün gelişip palazlandığı bataklığı daha da büyütmüştür. Ancak 2002'de AK Parti'nin iktidara gelmesiyle bölgede her alanda çok önemli değişiklikler olmuştur. 70-80 yılın ihmali 10 yılda giderilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmalar bugün hâlâ devam etmektedir. AK Parti iktidara gelir gelmez, ekonomide, teşviklerde, devlet eli ile yapılan yatırımlarda, eğitim-sağlık-ulaşım ve şehir altyapılarında bölgeye pozitif ayırımcılık uygulamıştır. Türkiye genelinde uygulanan sosyal sorumluluk projelerinde öncelik bu bölgelere verilmiştir. AK Parti iktidara gelir gelmez bölgede uygulanan OHAL uygulamasını kaldırmıştır. O günden bu yana bireysel ve kültürel haklar anlamında devrim niteliğinde kararlar alınmıştır. Demokratikleşme anlamında adımlar bugün bile devam etmektedir. Kim ne derse desin Başbakan Erdoğan bu alanda Kürtleri istismar eden PKK ile Kürtçülük yapanların bile hayal edemeyeceği reformlar yapmıştır. En önemli reform; 2005'te Diyarbakır'da bizzat Başbakanın ağzından ret-inkâr ve asimilasyon politikalarına son verilmiş olmasıdır. OHAL uygulamalarının ve yayla yasaklarının kaldırılması, özel kurslarda farklı dil ve lehçelerin öğretilmesinin yolunun açılması, ana dilin seçmeli ders olarak okullarda öğretilmesi, farklı dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayını yapılmasına imkân sağlanması, TRT'nin bir kanalının Kürtçe yayına ayrılması, herkesin çocuğuna istediği ismi verebilmesinin önünün açılması, tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde kendi ana dilleriyle ziyaretçileri ile konuşabilmelerinin önünün açılması, farklı dil ve lehçelerde propaganda yapma imkanının sağlanması, Türkçe bilmeyen vatandaşlar için valilikler bünyesinde çağrı merkezleri oluşturulması, boşalan köylere geri dönüşün sağlanması ve terör mağdurlarının zararlarının tazmini, Kürtçenin önemli eserlerinin Kültür Bakanlığınca bastırılması, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde bölümler açılması... İşte bu reform ve iyileştirmeler son 7-8 yılda yapılanlardan akılıma gelenler. Sırada bekleyen başka reformlar da var. Ana dilde savunma, ana dilde kamu hizmetlerine erişim, kamu hizmetlerinde Kürtçe tercümanlık, kamu hizmetlerinden yararlanmada etnik ayırımcılığa son verilmesi, mevzuatta etnik ayırımcılık algısına yol açan bütün hükümlerin ayıklanması. İşte Sayın Başbakan, "Kürt sorunu yok, Kürtçülük yapanlar var" tespitini bu yapılanlara, yapılmak istenenlere dayanarak söylüyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.