AK Parti vekillerinin zor sınavı

AK Parti'ye açılan kapatma davasına hem iç kamuoyumuzda hem de dünya kamuoyunda ciddi tepkiler gösterildi. Hâlâ da devam ediyor. Demokrasinin işlediği ülkelerin tamamı başta AB ülkeleri olmak üzere, bu davaya siyasi bir dava olarak bakıyorlar. Bu davayı demokrasiye müdahale olarak görüyorlar. 4.5 yıldan fazla iktidarda kalmış, 9 ay önce seçmenin yüzde 47'sinin oyunu alarak ikinci kez iktidara gelmiş, 5 yıllık icraatında insan hakları ve özgürlükler alanında önemli demokratik reformlar gerçekleştirmiş, şiddete bulaşmamış ve şiddeti teşvik etmemiş bir siyasi partinin yargı yoluyla siyaset dışına itilme çabasını gerekçeniz ne olursa olsun; "demokratım, demokrasiden yanayım" diyen hiç kimseye anlatamıyorsunuz. ABD'nin "ne şişi ne de kebabı yakmamak" olarak yorumlanabilecek ihtiyatlı tavrı dışında, demokratik ülkelerin ve AB'nin bu konuya ilişkin tavrı çok net. AK Parti'nin yargı yoluyla siyaset dışına itilme projesi; eksik, iyi hazırlanmamış zayıf bir proje. Bu projede millet ve milletvekilleri hesaba katılmamış. Ayrıca ülkemizin çıkarları da hesapta yok. Diyelim ki bu projeyi uygulamaya koyanların hesabı tuttu ve Anayasa Mahkemesi AK Parti'yi kapattı, ayrıca Başbakan Erdoğan'la birlikte iddianamede ismi geçen vekillere de siyaset yasağı getirdi. Bu en kötü sonuca göre bile AK Parti'nin TBMM'deki sandalye sayısı 300'dir. Bu 300 vekilin iradesi dışında yeni bir hükümet kurmak mümkün değil. Kuracakları yeni bir parti ile iktidarları devam edecek. Tayyip Erdoğan ile birlikte yasaklanan vekiller de Belediye seçimleriyle birleştirilecek olan ara seçimle tekrar meclise gelecekler. Siyaset yasağı getirilen vekillerin bağımsız aday olmalarında ve seçilmelerinin önünde yasal bir engel yok. Bağımsız aday olmalarına yasal bir engel olmadığını bu projenin mimarlarından biri olan Sabih Kanadoğlu söylüyor. İlerde fikir değiştirirse bilmem. Gördüğünüz gibi bütün yollar AK Parti'ye çıkıyor. AK Parti'den kurtulmanın iki çaresi var. Kalan 300 milletvekilini bölmek, parçalamak, gruptan koparmak. Ya da şantaj, tehdit, kaset veya menfaat, ikbal gibi tüm yöntemleri kullanarak bu grubu parçalamak. Bu konuda sonuç alınamazsa bu 300 kişi birbirine sıkı bir şekilde kenetlenirse bu proje iflas eder. Sarıkız ve Ay Işığı'na verilen emekler, 27 Nisan Muhtırası, 367 buluşu ve son çare olarak başvurulan kapatma davası, hepsi boşa gider. Bu son projenin başarılı olup olmaması AK Parti milletvekillerinin tutumuna bağlı. AK Parti grubundan milletvekili koparılamaz ise tek çare kalıyor, o da bu milleti değiştirmek. Önümüzdeki dönem AK Parti'li milletvekillerinin demokrasi sınavına bu millet şahitlik edecek.