Ana dilin öğretilmesi

A -
A +

12 Haziran seçimlerinin yıl dönümünde Başbakan Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşlarımızın önemli taleplerinden biri olan 'anadilin öğretilmesi' konusunda attıkları tarihî adımın müjdesini verdi. "Yeterli sayıda öğrenci bir araya geldiğinde Kürtçe seçmeli ders olarak öğretilecek ve öğrenilecek. Talep halinde farklı ana dillere sahip vatandaşlarımız da bu kapsamda dillerini geliştirebilecekler" açıklamasında bulundu, Başbakan. Bu hakikaten de tarihî bir adımdır. Kim ne derse desin, kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, Türkiye AK Parti iktidarı ile dün bir tabusunu daha yıktı. Bu ülkede yaşayan herkes kendi ana dilini devletin eğitim kurumunda çocuğuna öğretebilecek, ana dilini konuşabilecek, ana dilde yazılı ve görsel yayın yapabilecek. Bu ülkede resmî dil olan Türkçe'den başka kullanılan farklı dil ve lehçelere hayat hakkı tanınmıştır. Artık bu farklı dil ve lehçeler okulda öğretilecek, özgürce her alanda kullanılabilecek. Hiç kimse bu tarihî adımı küçümsemeye kalkmasın. Herkes elini vicdanına koysun, özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızın talepleri konusunda Türkiye'nin 2003'ten bu yana nereden nereye geldiğini görsün. Hem bireysel hak ve özgürlükler konusunda, hem de bölgeye yapılan yatırımlar konusunda AK Parti iktidarı bölge insanına en büyük imkânları sağlamış olan bir iktidardır. 2005'te ülkenin Başbakanı'nın ret ve inkâr politikalarını elinin tersi ile itmesi bile tek başına bir devrimdir. O günden bu yana onlarca adım atıldı. Bugün de atılmaya devam ediliyor. Ülkemizin selameti, barış ve huzuru için Kürt kökenli vatandaşlarımızın taleplerini yerine getirirken diğer vatandaşların korku ve kaygılarını da dikkate alıp ikna etmek gerekiyor. Bunu yapmaz isek bir de "Türk sorunu"muz çıkacaktır. Eğer amaç ana dilini öğrenmek, öğretmek ve yaşatmaksa atılan adımlar bu ihtiyaca cevap verecek adımlardır. Her zaman olduğu gibi BDP bu tarihî adımı küçümsüyor ve "asimilasyon" olarak değerlendiriyor. El insaf. Eğer amaç ana dili öğrenmek, öğretmek, kullanmak ve yaşatmaksa son alınan kararla artık bu alanda bir engel kalmamıştır. Gerisi istismardır. AK Parti'nin Kürt sorunu ve diğer kangren olmuş sorunları çözmek için başlattığı milli birlik ve kardeşlik projesine tüm siyasi partiler engel oldu. Bu sorunların çözümü için tüm siyasi partilerden randevular istenmiş ancak sonuç alınamamıştı. Şimdi CHP'nin başlattığı girişimden sonuç alınabilmesi için Başbakan bastırıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun sıkı ve kararlı durması gerekiyor. Başbakan'ın "Ana muhalefetle iktidar partisi bu işte mutabık kaldığı zaman, toplumsal mutabakat Allah'ın izniyle sağlanmıştır çünkü diğerleri kendini dışlıyor. Adımları beraber atalım-beraber çalışalım, iki heyet çalışmaya başlasınlar" sözleri bu konudaki kararlılığının ifadesi. Kuşkuları var ki, "Bu mesele milli bir meseledir, can yakan hayati bir meseledir, çelik gibi sinirleri, dirayetli bir duruşu zorunlu kılan bir meseledir, çark etmeyi kaldırmaz" diyor Başbakan. Ancak ben Kemal Beyin bu sorunun çözümünde samimi olduğunu düşünüyorum ve bu kez çark etmeyecek diyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.