Meclis başkanı kim olacak? Başbakan Erdoğan kabineye kimleri alacak? Kimler bakan olacak? Sayın Başbakan kabineyi eski cumhurbaşkanına mı sunacak yoksa kendisine tanınan yasal süreyi kullanıp yeni seçilecek cumhurbaşkanına mı arz edecek? Kim cumhurbaşkanı olacak? Sayın Gül'ün adaylığı devam ediyor mu? Başbakan, liderler turuna ne zaman çıkacak? Başkent Ankara'da ilgili herkes günlerdir bu soruların cevabını arıyor. İşin doğrusu, bu soruların hiçbirinin cevabı henüz net ve kesinleşmiş değil. Bu cevaplarla ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler duyum, tahmin ve yorumlardan ibaret. Bundan emin olabilirsiniz. Başbakan Erdoğan bu soruların cevaplarını kesinleştirmeden önce özellikle partisinin tüm örgütleri ve grubu ile istişarelerde bulunuyor. Hiçbir fikir beyan etmeden herkesi dinliyor, notlar alıyor. Önceki gün MYK'yı topladı. 5-6 saat süren MYK toplantısında tüm üyeleri dinledi. Partinin en yetkili organı MKYK'yı da bugün 11:00'da topluyor. 50 üyeden oluşan, bu organın düşüncelerini dinleyecek. Bu toplantının peşinden saat 16:00'da meclis grubunu toplayacak ve grupta tüm bu soruların cevaplarıyla ilgili milletvekillerini dinleyecek. Meclis başkanının kim olacağı, gruptaki istişareden sonra netleşecek. En çok öne çıkan isimler Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, Murat Başesgioğlu ve Vecdi Gönül. Cumhurbaşkanı adayının eşinin başörtülü olması durumunda Meclis başkanı, eşi başı açık isimlerden biri olacak. Bu durumda en şanslı isim, Köksal Toptan. Eşinin başı açık bir ismin cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi durumunda, meclis başkanlığı için Sayın Çiçek'in şansı artmış olacak. Bugün, akşam itibariyle bu sorunun cevabını öğreneceğiz. Başbakan, meclis başkanı adayını netleştirdikten sonra sanırım bu hafta sonuna doğru veya önümüzdeki haftabaşı liderler turuna çıkacaktır. Kabineyi mevcut cumhurbaşkanına mı yoksa yeni cumhurbaşkanına mı sunar, bunu şimdiden kestirmek zor. Ancak bu işin uygun olanı, Sayın Başbakanın kabineyi yeni seçilecek cumhurbaşkanına onaylattırmasıdır. Bu hak, kanımca yeni cumhurbaşkanının olmalıdır. Muamma çözülecek mi? Cumhurbaşkanlığı konusu ise, şu anda tam bir muamma. En net, en önde olan aday Sayın Abdullah Gül. Sayın Gül, kendi iradesiyle vazgeçmediği sürece AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı belli. Ancak bu konuda, herkesin açıktan açığa dillendirmekten çekindiği bir takım sıkıntılar var. Milletin hassasiyetleri konusunda sorun yok. Ancak devlet kurumlarının hassasiyetleri ile muhalefetin hassasiyetlerini dikkate aldığınızda sorun çıkıyor. Çünkü bu çevre, kurum ve partiler Çankaya Köşkü'ne eşinin başı örtülü birinin çıkmasını hazmetmeye, kabullenmeye hazır değiller. Diyebilirsiniz ki "Kardeşim, millet AK Parti'ye yüzde 47 oranında oy verdi. Bu oylar verilirken, Gül'ün adaylığının devam ettiği biliniyordu. Millet iradesine saygı göstersinler." Eyvallah, yerden göğe kadar haklısınız. Ama ne derseniz deyin, bu konuda özellikle kurumsal mutabakat yok. Sorun Sayın Gül değil, sorun başörtüsü. Diyebilirsiniz ki, "Efendim, milletin mutabakatı yeter de artar". Ona da eyvallah, o da doğru. Ama önümüzdeki 5 yıl boyunca Türkiye, kurumlar arası didişmeyi, sürtüşmeyi kaldırabilir mi? Milli geliri 800 milyar dolara, fert başına geliri 10 bin dolarlara çıkarabilmeniz için önümüzdeki 5 yıl içerisinde hükümetin ve devletin diğer kurumlarının birbirine güven duymaları ve uyumlu çalışma istek ve arzusunu muhafaza etmeleri şart. Kurumlar arası diyalog olmaz ise, sürtüşme ve gerginlik sürdürülürse, Türkiye'nin neler kaybedeceğini herkes iyi hesaplamak zorundadır. Türkiye'de hiç gereği yokken son 6 ayda olup bitenleri iyi incelerseniz, ne demek istediğimi gayet iyi anlarsınız. Başbakan Erdoğan'ın seçim zaferinden sonra yaptığı tarihi konuşmayı herkes özellikle de AK Partili milletvekilleri ve yetkililer iyi okumalı ve doğru anlamalıdırlar. O konuşmasında Başbakan, sadece kendilerine oy veren yüzde 47'yi değil, toplumun tamamını kucaklayan, tamamının hassasiyetlerini dikkate alan mesajlar verdi. Toplumun tamamını kucaklamak için çatışma kültüründen, gerginliklerden ve kutuplaşma oluşturacak kararlardan uzak durmak gerekiyor. Sorun, Sayın Abdullah Gül'ün sorunu değil, Türkiye'nin sorunu. Türkiye'nin, vicdanlara sığmayan, özgür düşünceye yakışmayan, demokrasimizi topal hale getiren bu başörtüsü sorununu çözmesi gerekiyor. Peki, fedakarlığı kim yapacak? Fedakarlığı "çocuğun gerçek annesi" psikolojisinde, duruşunda olan taraf yapacak.