HSYK'nın alelacele aldığı karar herkesi şaşırttı. Aslında şaşılacak bir şey yok. Yüksek yargı organlarımız kritik önemli olaylarda ve davalarda hiçbir hukuki norma dayanmayan, herkesi şaşırtan sürpriz kararların altına imza koyabiliyorlar. Buna ilişkin onlarca örnek vermek mümkün. Bunu neden yapıyorlar? Çünkü, maalesef yargı sistemimizin 'tarafsız kalamamak' gibi çok önemli bir sorunu var. Ankara'da kaos falan yok. Ankara'da bir güç kavgası var. AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüten 2010 Türkiyesi değişiyor. Bu değişim yaşanırken, her alanda AB standartlarını hâkim kılmaya çalıştığınızda, uygulamaya koyduğunuzda, eski gücünü-pozisyonunu ve imtiyazlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalan kişi-kurum-kuruluş ve çevreler bu değişime karşı çıkıyor, direniyor ve değişimi engellemeye çalışıyor. Ama nafile, değişim bir sel gibidir, engelleyemezsiniz. Sadece biraz geciktirebilirsiniz. Nedir olayımız? Erzurum özel yetkili savcısı, mahkeme kararı ile Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının makamını ve lojmanını arıyor. Başsavcıyı gözaltına alıp mahkemeye sevk ediyor. Özel yetkili mahkeme de savcının tutuklama talebini kabul edip sayın başsavcıyı tutukluyor. İşin buraya kadar cereyan eden bölümüne "Soruşturma evresi" deniliyor. Her şey prosedürüne uygun devam etseydi özel yetkili savcı iddianamesini hazırlayıp özel yetkili mahkemeye sunacak ve dava açılmasını talep edecekti. Sanırım mahkeme de şüpheli birinci sınıf bir hâkim olduğu için "Görevsizlik" kararı ile dosyayı Yargıtay'a gönderecekti. Yargıtay'ın 11'inci Ceza Dairesi bu davanın kovuşturma-yargılama safhasını yürütecekti. Soruşturma safhasında yapıldığı iddia edilen usul hatalarına ilişkin HSYK, Adalet Bakanlığı'na inceleme yapılması talebinde bulunacaktı. Adalet Bakanlığı görevlendireceği hukukçu müfettişleri ile kısa sürede yerinde inceleme yaptıracak, usul hatalarına ilişkin inceleme raporu gerekli bilgi ve belgelerle HSYK'ya sunulacaktı. HSYK toplanacak, bu raporları inceleyecek ve soruşturma safhasında usul hataları yapılmış ise bu hataları yapan savcılara verdiği özel yetkileri geri alabilecekti. Kimsenin de böyle bir uygulamaya itirazı olamazdı. Ama HSYK, bu konuya ilişkin tüm hukuki kuralları-mevzuatı yok sayarak, hiçbir inceleme yapmadan alelacele toplandı ve soruşturma safhasındaki bir davaya müdahale etti. Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinin tüm savcılarının özel yetkilerini aldı. Bununla da yetinmedi bu savcılar hakkında suç duyurusunda bulundu. Savcıların CMK 250'nci maddesindeki hükümleri çiğnediğine hükmetti. Oysa aynı kanunun 251'inci maddesi, özel suç-görev suçu ayırımı yapmadan "Katalog suçlar" denilen belirli suçlarda "Soruşturma"yı özel yetkili savcıların yapacağını belirtiyor. CMK madde 250'de birinci sınıf hâkimler için bir istisna var. Ama bu istisna "Soruşturma" ile ilgili değil. Bu istisna "yargılama" ile ilgili. Yargıtay 5'inci Ceza Dairesinin 5 Haziran 2009 gün ve 2009/5 sayılı kararı da özel yetkili savcıların bu suçlarda "soruşturma" yapmasını onaylıyor. Peki, HSYK'nın söylediği "yetki aşımı" nereden kaynaklanıyor? Bu yetkileri savcılara veren HSYK'nın uygun prosedürü izleyerek bu yetkileri geri alma yetkisi vardır. Fakat onlar hakkında suç duyurusunda bulunması tam bir yargıyı baskı altına alma ve hizaya getirme operasyonudur. Tepeden müdahale ile bu işler muz cumhuriyetlerinde olur. Peki soruşturmaya izin veren, tutuklama kararı alan, karşı itirazı reddeden mahkeme üyelerine ne yapacaksınız? Oyuncular oynarken faul yapabilirler, ama hakemlerin ölümcül hata yapma lüksü yoktur.