Türk-Arap Birliği Forumu'nda birliğe üye ülkelerin Dışişleri Bakanları Türkiye ile ilgili görüşlerini dile getirdiler. Onların ağzından Türkiye'yi dinlemek müthiş bir keyif... Türkiye'nin İslam coğrafyası için taşıdığı önemi, oynadığı rolü onları dinleyince daha iyi fark ediyorsunuz. Suud Dışişleri Bakanı, Fas, Katar, Kuveyt ve Sudan Dışişleri Bakanları Türkiye'ye ve takip ettiği politikalara övgüler yağdırdılar. Bundan 6-7 yıl önce Arap Birliği toplantılarında Türkiye yerden yere vurulurdu. Bugün geldiğimiz noktada; Arap ülkeleri Türkiye'nin bölgesel aktör olma rolünü fark etmişler ve bu aktörün İslam dünyası için ne kadar önemli roller üstlendiğinin bilincine varmışlar. Sudan Dışişleri Bakanı'nın Türkiye ile ilgili konuşması az kalsın ağlatacaktı bizi. Türkiye, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'daki sorunlarda Arap Birliği ile birlikte hareket etmeyi planlamış. Bu doğru ve akıllıca bir karar. Suriye meselesinde Arap Birliği ile ortak hareket etmemiz meşruiyet sorunumuzu ortadan kaldırıyor. Eğer Türkiye, Suriye sorununda tek başına hareket etseydi herhalde Beşar Esad; "Ey Arap kardeşlerim, yetişin Türkiye iç işlerime karışıyor" feryadını basardı. Ama Türkiye Suriye ile ilgili attığı her adımı Arap Birliği ile birlikte attığı için yalnız kalmıyor ve meşruiyet sorunu da yaşamıyor. Türkiye'nin ve Arap Birliği'nin Suriye ile ilgili tutumuna Arap Birliği üyelerinden canı gönülden katılmayan üç ülke var; Lübnan, Yemen ve Irak. Lübnan iç dengeleri açısından böyle davranmak zorunda. Bu anlaşılabilir bir çekingenlik. Yemen yönetimi Suriye yönetimi gibi halkı karşısında aynı sorunları yaşıyor. Suriye'den sonra sıranın kendisine geleceğinden korkuyor. Irak'taki yönetim de İran'ın tesirinde hareket ediyor. Ancak Fas'ta yapılan Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında bu üç ülkenin Suriye yönetimine karşı alınacak tedbirler konusunda ciddi bir itirazları olmadı. Bakan Davutoğlu'na, "Suriye meselesinden İran'la ilişkilerimizin ne ölçüde etkileneceğini" sordum. Sayın Davutoğlu, "Geçtiğimiz günlerde İran'ın nükleer enerji programı ile ilgili ilk somut destek açıklamasını ben yaptım. İran'ın Türkiye'ye ihtiyacı var. Biz de İran'la iyi ilişkiler içindeyiz. Suriye konusundaki net tavrımızı baştan beri açık şekilde İran'a bildirdik. Bu meseleden ilişkilerimiz olumsuz etkilenmez" cevabını verdi. Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısından Suriye ile ilgili 2 karar çıktı. Birinci karar, Arap Birliği üyesi ülkelerden, İKÖ üyesi dost ülkelerden Suriye'deki yerleşim birimlerine sayıları bine varabilecek gözlemci gönderilecek. Bu gözlemciler; Ordunun yerleşim birimlerinden çekilip-çekilmediğini, sivil halka müdahale edip etmediğini denetleyecek. Suriye yönetimi bu kararı üç gün içinde kabul etmez ise Arap Birliği Ekonomi Bakanları acilen toplanıp Suriye yönetimine karşı uygulanacak ekonomik önlemleri kararlaştıracaklar. Bu toplantıya Türkiye de katılacak. Esad yönetimi gün geçtikçe köşeye sıkışacak. Gözlemcilerin gönderilmesini kabul ederse ordu sivil halka müdahale edemeyecek. Bu durumda her şehirde bir Tahrir Meydanı oluşacak. Gözlemcileri kabul etmez ise ekonomik önlemler devreye girecek. Her iki durumun da sonuçları Beşar Esad'ı biraz daha köşeye sıkıştıracak. Suriye yönetimine doğrudan müdahale için Türkiye'yi tahrik eden çevreler var. Tampon bölge oluşturulması önerisi bu çevrelerin önerisi. Suriye'nin durumu Libya'dan farklı. Suriye'de her adımı atarken, Sünni, Şii ve Kürt herkesi kucaklamak ve herkesi işin içine dahil etmek durumundasınız. Bunu yapmazsanız Suriye'nin akıbeti Lübnan gibi olur. Türkiye bu tür dolduruşlara gelmeden Arap Birliği ile birlikte hareket etmeli ve tüm Suriye halkını kucaklayacak destekler vermelidir.