27 Maddelik anayasa değişikliği TBMM'de tartışılırken bir resepsiyonda karşılaştığım AYM Başkanı Haşim Kılıç'tan bu değişikliklerle ilgili düşüncelerini sordum. Sayın Kılıç," TBMM'de görüşülmeye başlanan ve muhtemelen önümüze gelecek olan bir konuda fikir beyan etmek yanlış olur. Yargıçlar kararları ile konuşur" deyip konuyu kapatmıştı. Reformdan birkaç gün önce adli yılın açılış töreninde yargıtay başkanı yaptığı konuşmada Meclis'ten geçen, cumhurbaşkanlığınca onaylanan ve yüce mahkemece aklanıp uygun görülen anayasa değişikliğini yerden yere vurdu. Bir yüksek yargı kurumunun başkanı gibi değil hayır kampanyası yürüten bir muhalefet partisinin lideri gibi bir üslupla konuştu. Bu konuşmasını yaparken anayasa değişikliğinin anayasaya, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olmadığına ve yargının yürütme tarafından kuşatılmaya çalıştığı tezinin yanlış olduğuna karar veren mahkemenin başkanı tam karşısında oturuyordu. Bu konuşmadan AYM başkanı ve üyelerinin çok rahatsız olacaklarını düşünerek bir röportaj talebinde bulundum. Mahkeme Başkanı Sayın Kılıç; "Kusura bakmayın, millet adına egemenlik hakkını kullanan kurumların egemenliğin asıl sahibi olan millete giden bir konuda görüş sarf etmeleri yanlış olur. Yüce mahkemenin gerekçeli kararını iyi okuyun. Bu konu ile ilgili görüşlerimiz orda var. Bizim gibi kurumlarının milletin kararını olumlu veya olumsuz etkileyecek bir söz söylemesi doğru değil. Size söz referandumda milletimiz kararını versin ondan sonra bize yöneltilen eleştirilerle ilgili konuşuruz "dedi. Referandumdan sonra randevu talep ettik ancak bu hafta randevu verebildi. Sorularımıza açık ve samimi cevaplar verdi. Yeni anayasanın ne zaman yapılması gerektiğinden tutun da baş örtüsü sorunu ve sayın cumhurbaşkanın görev süresi dahil her şeyi konuştuk. Sorulara verdiği cevaplar ve konuşurken yaptığı vurgulara baktığımda Sayın Haşim Kılıç evrensel hukuku içselleştirmiş, bireysel hak ve özgürlükleri çok önemseyen, bağımsız ve aynı oranda tarafsız bir yargı sisteminden yana olan, demokrasiden yana tavır koyan makul ve uzlaşmacı bir insan. Bu niteliklere sahip birinin yüce mahkemede başkan olması milletimiz ve ülkemiz için bir şanstır. Başkanlığının Türkiye'nin demokrasisini geliştirmek için önemli reformlar yaptığı bir döneme denk gelmiş olması çok önemlidir. Açıklamaları gelecek için insanı umutlandırıyor. Yüksek yargının yürütme ve yasama organına güvenmediğini, yürütme organının da tarafsız davranmadığı için yüksek yargıya güvenmediğini cesaretle söylüyor. Yargının sistemden yana değil evrensel hukuktan, demokrasiden ve özgürlüklerden yana olması gerektiği, ağırlığını devletten değil bireyden yana koyması görüşü bütün ezberleri bozan bir görüş. AYM'ye bireysel başvuru hakkının tanınmış olmasını çok önemsiyor. Bu konuyla ilgili hazırlıkları başlatmış bile. Mahkeme 17 üye tamamlanınca görüşmelere başlama kararı almış. Yeni anayasa çalışmalarının zaman darlığı ve halkın yorgunluğu nedeniyle seçimlerden sonraya bırakılmasından yana. Hayır diyenlerden bir kısmının hayat tarzına müdahale ile ilgili endişeler taşıdığını başbakanın fark etmesinin ve onları anlama çabasına girmiş olmasının sevindirici olduğunu düşünüyor. Başkanla sohbet etmek çok keyifliydi.