İktidar partisine açılan kapatma davasında, partinin kapatılması istikametinde oy kullanan 6 üye, bugünkü iç ve dış gelişmelere baktıklarında vicdanları rahat olarak "bugün olsa aynı kararı verirdim" diyebiliyorlar mı acaba? "Kapatılsın" diyen üyelerin arzusu istikametinde iktidar partisi kapatılmış olsaydı Türkiye, global ekonomik krize ve tırmanan teröre hükümetsiz yakalanacaktı. Tüm meydana gelecek olan muhtemel olumsuzlukların faturası "kapatılsın" diyen üyelere kesilecekti. Bence yüce mahkeme üyelerinin, "kapatılmasın, para cezası verilsin" diyen üyelere ciddi bir teşekkür borcu var. Aslında hepimizin siyasi görüşünün, çevrenin ve bazı güç odaklarının tesirinde kalmadan evrensel hukuk normlarına ve vicdanlarının sesine göre hareket eden o beş üyeye teşekkür borcumuz var. Ben şahsen davanın açıldığı ilk günden itibaren Sayın Başsavcının iddianamesini çok yetersiz bulmuştum. Açılan davanın hukuki değil siyasi bir dava olduğunu söylemiştim. Aynı kanaatimi muhafaza ediyorum. AYM'nin kapatılma davası ile ilgili açıkladığı gerekçeli karar kamu vicdanını rahatsız etmiştir. Ayrıca hukuk kurallarının da çiğnendiği açıkça görülmüştür. AYM, yetkisini aşmıştır. TBMM'nin yetkisini âdeta gasbetmiştir. Siyasetin alanı daraltılmıştır. Bu gerekçeli karardan sonra TBMM'nin Anayasa değişiklikleri yapma şansı kalmamıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dün bir basın bildirisi yayınlayarak kendilerine yönelik eleştirilere cevap verdi. Beyanların tahrif edildiği yönündeki iddiaları yalanladı. Basın kendiliğinden bir şey uydurmuyor. Gerekçeli kararda delillerle ilgili yapılan tespitler var. Bu konuda yapılan haber ve yorumlar bu tespitlere dayanıyor. Yapılan basın açıklamasında, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bağımsız ve yansız bir kurum olarak Anayasa ve yasaların verdiği görev ve yetki çerçevesinde... görevini... yerine getirmeye devam edeceği" belirtiliyor. Kimsenin buna itirazı olamaz. Ancak yansızlık ve bağımsızlık, görev ve yetki çerçevesi konularında kamuoyunda ciddi tereddütler oluşmuştur. Bu tereddütleri basın bildirisi ile gidermek mümkün değildir. Millet sözlere göre değil, icraatlara göre değerlendirme yapıyor.