'Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz' atasözü bizim sıkça kullandığımız bir atasözüdür. Bu atasözünde diyarların en seçkini olarak takdim edilen Bağdat şehri maalesef bir askeri kışla haline çevrilmiş. Askerden, askeri araç ve silahlardan başka sokakta kimse yok gibi. O güzelim Bağdat şehrinin yerinde yeller esiyor. Bağdat'ın kendine has kimliği ve gizemi yok edilmiş. Ölü bir şehir gibi Bağdat. Ölüm her an, her yerde kol geziyor sanki. Harabe, terk edilmiş bir şehir görüntüsü içerisinde. Sayın Başbakanın özel uçağı ile Bağdat Havaalanı'na inerken, altı askeri helikopter güvenlik maksadı ile havada bize eşlik etti. Irak Başbakanı Maliki, kabinesinin önemli bakanları ile birlikte Başbakan Erdoğan'ı havalananında törenle karşıladı. Sıcak ve samimi bir karşılamaydı. Başbakanlığa gitmek için harekete geçtik. 20 dakikalık yolu 1 saatte ancak alabiliyoruz. Konvoyun geçtiği yolun iki tarafı askerlerle dolu. Konvoyumuzda frekans karıştırıcı dokuz jammer araç var. Onlarca kontrol noktasından geçiyoruz. Olağanüstü güvenlik önlemleri alınmış. Bir saatlik yorucu yolculuktan sonra Başbakanlık binası, Parlamento binası ve bazı önemli bakanlıklarla Amerikan ve İngiliz askerlerinin konuşlandığı 'Yeşil Bölge'ye ulaşıyoruz. Her taraf beton duvarlarla çevrilmiş. İki adımda bir güvenlik noktası var. 'Yeşil Bölge' 30 bin metrekarelik bir alan. Bağdat'ın en güvenli bölgesi. Bu bölgeye halk giremiyor. Buraya resmi görevlilerin dışında birinin girmesi imkansız. Çok üst derecede güvenlik sistemi ile korunan bir yer olmasına rağmen geçmişte bu bölge içinde parlamento başkanının konvoyu bombalı saldırıya uğramış, BM Genel Sekreteri basın toplantısında konuşurken oraya havan mermileri düşmeye başlamış. İşte böyle bir ortam ve atmosferde başladı gezimiz. Sayın Başbakan bu geziye çok önem veriyor. Dört bakanla katıldı bu geziye. Bu gezinin temelleri Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin Türkiye ziyareti esnasında atılmış. Bu gezide Türkiye-Irak ilişkilerinin PKK terör örgütünün ipoteğinden kurtulmaya başladığı; bu nedenle iki ülke arasında güvenlik, enerji, ekonomi ve diplomasi alanında işbirliğinin geliştirilmesi konusunda bir mekanizma kurulmasına karar verilmiş. Her iki ülkenin diplomatları ve Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu'nun da katkıları ile Türkiye-Irak yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi oluşturulmuş. Erdoğan-Maliki görüşmesinde bu mekanizma ile ilgili anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile İlişkilerin hızla gelişeceğine inanılıyor. 18 yıl sonra ilk kez Türkiye Başbakanı Irak'ı ziyaret ediyor. Irak'ın içinden geçtiği dönem de dikkate alınırsa tarihi bir ziyaret bu. Türkiye Irak'la ticaret hacmini 25 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Bu zor hedef çaba ve emek gerektiriyor. Irak Başbakanı "Tarihimiz, kültürümüz, dinimiz ve çıkarlarımız ortak. Bu ortaklığı geliştirmek boynumuzun borcu" diyor. Hem Türk tarafı hem de Irak tarafı PKK ile ortak mücadeleden son derece memnunlar. Bu ortak mücadele sonucu PKK'nın artık iki ülke ilişkilerini zehirleyemeyeceğine inanıyorlar. Bu nedenle de işbirliğinin önünde bir engel kalmadığını düşünüyorlar. Başbakan Erdoğan'ın terör örgütü ile mücadelede hem Irak merkezi yönetiminin hem de kuzeydeki özerk yönetimin verdiği desteğe teşekkür etmesi Iraklıları çok mutlu etti. Türkiye'deki siyasi istikrarın ve demokrasinin kıymetini bilmeyenler gelip burayı görsünler. Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin Türkiye ziyaretine karşı çıkanlar bence yanlış yapmışlar. Türkiye Irak ile ilişkilerini daha da geliştirmelidir. Bu coğrafyada Türkiye'nin tek rakibi İran'dır. 150 trilyon dolarlık enerji rezervlerine sahip ve sınır komşumuz bir ülkeye sırtımızı çevirme lüksümüz olmamalı.