Balyoz'da adres yanlış

A -
A +

Balyoz darbe planını hazırladığı iddia edilen 31'i general 77 muvazzaf ile 119 emekli asker, hâkim karşısına çıkarıldı. Bu askerler, darbeye zemin hazırlamak, darbe yapılmasını sağlayacak ve darbeyi zorunlu kılacak ortamı hazırlamaya yönelik eylemler planlamakla suçlanıyorlar. Bu şüphelilerin "Balyoz Güvenlik Harekât Planı" ile 2003 yılında AK Parti hükümetini devirmek için darbeye teşebbüs etikleri iddia ediliyor. Davanın ilerleyen aşamalarında Balyoz bir plan semineri senaryosu mu, yoksa bir darbe planı mı hep birlikte göreceğiz. Geçtiğimiz hafta Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen belgelerin davanın gidişatını etkileyeceği iddia ediliyor. Davanın başlamasından önce mahkeme başkanının HSYK tarafından değiştirilmesi tartışmalara sebep oldu. Ancak mahkeme başkanının neden HSYK'ca görevden alındığı tartışılmıyor, konuşulmuyor. Görevden alınan mahkeme başkanı ile ilgili Adalet Bakanlığı müfettişleri 25 Ağustos 2009'da bir soruşturma başlatmışlar. Soruşturma, "uyuşturucu davası sanıkları ile yakın ilişki ve para karşılığı tahliye girişiminde bulunma" iddialarıyla başlatılmış, bir yıldır devam ediyor. Balyoz davası eski mahkeme başkanı ile Hrant Dink davasına bakan mahkemenin başkanlarına yöneltilen suçlamaları HSYK gündemine almış ve HSYK üyeleri iki başkanın görevlerine devam etmesinin sakıncalı olacağı konusunda görüş birliğine varmışlar. Uyuşturucu ticareti suçundan tutuklu bulunan Urfi Çetinkaya ve Kürşat Yılmaz, eski mahkeme başkanı hakkında rüşvet iddiasında bulunmuş. Aynı başkanın bir fuhuş operasyonunda da ismi geçmiş. Başkanlıktan alınan bu yargıç Haberal ile ilgili tahliye talebinde olumlu oy kullandı. Bir yargıcın "uyuşturucu davası" sanıklarıyla yakın ilişki içinde olduğuna ilişkin bir iddianın bulunması görmezlikten gelinecek bir durum değildir. Uzun bir soruşturma süreci sonucunda bir yargıcın HSYK üyelerinin oy birliği ile görevden alınmasında tuhaf bir şey yok. HSYK'nın yeni oluşturulmuş olması, yasanın yeni çıkmış olması zamanlamanın bir gerekçesi olabilir. Ancak bu iki başkanın görevden alınması doğru, başka bir mahkemeye görevlendirilmesi yanlıştır. Bana göre Ergenekon soruşturmasının en önemli safhası Balyoz davasıdır. Cumhuriyet tarihinde ilk kez eski kuvvet komutanları 'darbe teşebbüsü' suçlamasıyla hâkim karşısına çıkarıldı. Bu olay Türkiye'nin sivilleşmesinin, vesayet rejiminden kurtulmasının dönüm noktası olacaktır. Bu davanın dönüm noktası olması için tek şart var, o da adil yargılama ilkesine titizlikle uyulması. İddialar vahim, bu iddiaları vicdan sahibi hiçbir kimse görmezlikten gelemez, yok sayamaz. Ayrıca 2002'deki seçimlerde AK Parti'nin iktidara gelmesinden sonra TSK üst komuta heyetinden bazı orgenerallerin bu iktidardan kurtulmak için her yolu mubah gördüğünü Ankara'da çalışan bütün gazeteciler bilir. İddianamede darbe teşebbüsü ile suçlananlar aksi ispat edilmedikçe masumdurlar. Şüpheliler adalet önünde masum olduklarını kanıtlamak zorundadırlar. Şüphelilerle ilgili iddiaları öne süren savcılar da iddialarını ispatlamak durumundadır. Mahkeme sürecinin tutuksuz yargılama şeklinde devam etmesi iyi bir durum. Şüphelilerin kaçma tehlikesi yok. Ancak askerlere ilişkin davalarla ilgili bir düşüncemi aktarmak istiyorum. Ben emekli bir askerim. Eğer gerçekten TSK'da bir darbe teşebbüsü hazırlığı yapılmış ise bunun hesabının sorulacağı makam ve rütbe, orgeneral ve oramiral rütbesi ve rütbelerin görev yaptığı makamlardır. TSK'nın katı hiyerarşik bir emir-komuta zinciri vardır. Astlar, üstün vereceği emirlere "mutlak itaatle" sorumludur. "Ast kanunsuz emre uymaz" ilkesi hikâyedir, pratikte uygulanması mümkün değildir. İyi bir asker komutanının verdiği bir emri yerine getirmek için canını bile tehlikeye atar. Astlar, komutanın verdiği emirle ilgili yorum yapma hakkına sahip değildirler. Kaliteli ve iyi bir komutan da kendi verdiği emir nedeniyle astının mağdur olmasına, suçlanmasına izin vermez. Verdiği emrin sonuçlarını sorumluluğunu alır. Bana öyle geliyor ki, kendisine verilen yetkiyi çıkarları veya ideolojik görüşünün etkisiyle aşan çok azınlıktaki birkaç kişi hariç, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanı ve ordu komutanlarının dışında kalan emekli veya muvazzaf askerleri suçlamamız yanlış. O insanların büyük bir bölümü verilen emri yapmıştır. Verilen emri yapmamaktan başka bir çareleri de yoktur. "Darbe teşebbüsü" veya "darbe şartlarının oluşturulması" gibi çok ağır iddiaların hesabını ordu komutanından aşağıdaki rütbe ve makamlara sormak hem yanlıştır hem de günahtır. Askerlik mesleğinin "a"sını bilen her vicdan, TSK komuta kademesinin emri olmadan bir tuğgeneralin, bir albayın hiçbir şey yapamayacağını bilir. Eğer Balyoz iddialarıyla ilgili muhatap aranıyorsa; o dönemin kuvvet komutanları, ordu komutanları çağrılsın. İddialar onlara sorulsun. Onların verdiği her emri kayıtsız-şartsız yerine getirmek zorunda olan ast rütbedeki insanlarla uğraşmayın, vakit kaybetmeyin. Ayrıca darbe girişimlerinin yine TSK içindeki demokrasiye inanmış bir genelkurmay başkanınca boşa çıkarıldığını da unutmayalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.