Barışın şartı!

A -
A +

İnsanların ana dillerini özgürce kullanmaları, kültürlerini rahatça geliştirmeleri, yaşadıkları bölgenin sosyo-ekonomik sorunlarını siyaset aracılığı ile duyurmaları gibi her türlü 'demokratik' hakkın sağlanması son derece normaldir. Son yıllarda demokratikleşme alanında atılan ciddi adımlar bu amaçları gerçekleştirmek içindir. Ülkemizde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının büyük çoğunluğu, Kürt kökenli vatandaşlarımıza her türlü demokratik hakkın verilmesinden yanadır. Bölgede refahın yükseltilmesi, huzurun sağlanması herkesin ortak arzusudur. Bölge ile ilgili atılan ekonomik-kültürel adımlar toplumdan destek görmektedir. Ancak bölgede barış ve huzurun ön şartı şiddet ve terörün lanetlenmesidir. Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız herkes gibi bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır, her şeye layıktır. Kendi vatandaşımıza yönelik kültürel ve ekonomik reformlardan geri adım atılmamalı ve daha fazlası yapılmalıdır. Ancak, devletimize ve halkımıza kurşun sıkanlarla masum halk birbirinden ayırt edilmelidir. Bölge halkı kendi huzuru ve refahı için teröre karşı çıkmalı, prim vermemelidir. Teröre karşı çıkmayanların demokratik tartışmada söz hakkı olamaz. Silahın konuştuğu, hakim olduğu yerde fikir-düşünce susar. Fikirler yerine silahlar çarpışırsa demokratik alandaki, ekonomik alandaki gelişmelerin önü tıkanır. Demokratik açılımlar bu meselenin yumuşama-huzur-refah sürecine girmesini sağlamıştır. Terörden, şiddetten medet umanlara cesaret vermek hem bu sürece, hem de AB sürecine ihanet etmek demektir. DEHAP ve eski DEP milletvekilleri, 'samimi davranıp' Güneydoğu'da siyasetin İmralı'ya bağımlılığını kırmak zorundadırlar. Aksi takdirde söyledikleri 'barış-kardeşlik-huzur-refah' gibi söylemler havada kalır. Gercüş halkının, esnafının gösterdiği sağduyuyu herkes gösterirse, samimi olursa problemler çözülür. Bölge halkına ihanet edilmesin Eski DEP milletvekilleri her türlü fikir ve düşünceyi dillendirebilirler. Bu onların en tabii demokratik hakkıdır. Onlarla Öcalan arasında çok önemli farklar var. Onların eline kan değmedi. Ama sorumlu davranmak onların da vazifesi değil mi? Eğer bu milletvekilleri terör şantajı ile hedeflerine ulaşmak isteyen PKK'nın etkisinde kalırlarsa, bölge halkına ve onlara umut bağlayanlara ihanet ederler. Bu tahliye kararı barışın-huzurun devamı için kullanılmalı, istismar edilmemelidir. Bölgede siyasetçiler, DEHAP, tepeden inme talimatlara değil, halktan gelen isteklere kulak vermelidir. Halk güven-huzur demokrasi ve kalkınma istiyor. PKK vahşeti geçmişte en büyük zararı, acıyı Kürt vatandaşlarımıza verdi. Bölge halkı ve siyasetçileri artık bu örgütün Kürtlükle, Kürtlerin hak ve hukukları ile bir ilgisi olmadığını anlamalıdır. Hassasiyetlerimize dikkat Hepimiz üç konuda çok hassasız; üniter-laik devlet yapımız ve bölünmez bütünlüğümüz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu üç konudaki hassasiyet uğruna bir milyon şehit vermeyi bile göze alır. Dost-düşman herkesin bunu iyi bilmesi ve hesabını ona göre yapması gerekir. Ne pahasına olursa olsun Türkiye teröre karşı duracaktır. Terörle bir yere varılamayacağı artık görülmelidir. Siyasetçiler terörle ilişkilerini net bir şekilde kesmelidir. Bölge ile ilgili olarak, Kürt etnik siyaseti aşılmalıdır. Sorun etnik siyasi kalıplardan çıkarılmalı. Bölge siyasetçileri sadece Kürt siyasetini izlememeli, bölgesel kalınmamalı. Türkiye'ye bakışları olmalıdır. Etnik ve kültürel ayrımcılığa dayalı siyasal partiler dönemi kapanmıştır. Terörün panzehiri demokrasidir Hükümet ülkede barış ve huzur ortamını sağlamak için gerekli yasal değişiklikleri uyguluyor. Yargı da bu yasaları hızla hayata geçiriyor. Kimse bu süreci dinamitlememelidir. Bu hepimizin ortak menfaatinedir. Çare demokrasiyi geliştirmektir, şiddete karşı çıkmaktır, teröre, silaha hayır demektir, legal siyasettir, demokratik sabır göstermektir, milletin, devletin duyarlılıklarını gözardı etmemektir, herkesin üslubuna özen göstermesidir. Son günlerdeki olumsuz gelişmeler hükümetin moralini bozmamalı, hükümet AB süreci ile ilgili uygulamadaki eksikliklerini hızla tamamlamaya devam etmeli, demokratikleşme alanındaki reformları gerçekleştirmekten korkmamalı, bölgenin işsizlik, yoksulluk, eğitim ve sağlık gibi temel problemlerine çözümler üretmelidir. Terörün panzehiri refah seviyesinin ve demokrasinin gelişmesi, yükselmesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.