Bazı çevreler Başbakan Erdoğan'ın yurt dışı gezilerini eleştiriyorlardı. Bir grup gazeteci ile birlikte katıldığım Başbakanın Ürdün gezisi sonunda bende şöyle bir kanaat oluştu; imkân olsa da Başbakan vaktinin büyük bir bölümünü yurt içi ve yurt dışı gezilere ayırsa. Ankara'nın gündemine takılıp kalmasa. Çünkü Ankara'nın gündeminde; daha çağdaş, daha müreffeh, daha demokratik bir Türkiye için ne bir öneri, ne bir proje var. Ne var! Koltuk kavgası, güç kavgasının dışında ülke menfaati için bir şey yok. Hepimiz açısından çok önemli olan birtakım ortak değerlerimizin (Atatürk gibi, laiklik gibi, üniter yapı gibi, din gibi, milliyetçilik gibi) arkasına saklanarak bu değerler üzerinden siyaset yapılıyor, toplum geriliyor. Oysa cumartesi-pazara denk gelen iki tatil gününde Erdoğan Ürdün'de genç Arap liderlerine demokrasi dersi verdi; Orta Doğu'da Türkiye'nin en önemli aktör olması için çaba sarf etti. Bu iki önemli faaliyetin yanında KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın Ürdün'e davet edilmesi, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyelik adaylığına destek verilmesi ve ayrıca Ürdün'de yapımı planlanan havaalanı inşaatına talip olan Türk müteahhitlik firmaları için Kral Abdullah nezdinde kulis yaptı. Bu sıraladığım kulis faaliyetlerinde de olumlu sonuçlar aldığını tahmin ediyorum. Buyurun size iki tatil gününe sığdırılan bir dış gezinin meyveleri. İki gün Ankara'da kalıp koltuk savaşlarına cevap vereceğine, ülkemiz için hayırlı sonuçlar verecek bir dizi temaslarda bulundu. Başbakan Erdoğan'ın 'Dünyanın dört bir yanını dolaşarak ülkemi pazarlıyorum' dediği pazarlama faaliyeti bu işte. Bazılarının dar bir mantıkla baktığı gibi, domates-biber pazarlamak değil bu. Türkiye Orta Doğu'da inisiyatif almak istiyor. Orta Doğu'da hem İsrail ile hem Lübnan'la, hem Ürdün'le hem Suriye ile, hem İran'la hem de ABD ve AB ile ilişkileri iyi olan tek ülke Türkiye. Arap ülkelerinin hepsi ya birbirleri ile ya da İsrail ile ve dolayısıyla ABD ile kavgalı. Türkiye'nin bu özelliği, Türkiye'yi Orta Doğu'daki sorunların çözümünde anahtar ülke konumuna getiriyor. Bunu iyi gören Başbakan Erdoğan, bir taraftan Başkan Bush ile temasını devam ettirirken diğer taraftan Orta Doğu ülkeleri liderleri arasında mekik dokuyor. Şimdi de Riga'dayız Ürdün gezisini müteakip şimdi de Başbakanla birlikte NATO Zirvesi için Riga'dayız. Riga'da yapılan NATO Zirvesi'nin gündeminde daha çok Irak-Afganistan, terörizme karşı ortak mücadele, NATO'nun dönüşümü konuları var. 26 ülkenin devlet ve hükümet başkanları zirveye katılıyor. NATO'nun Afganistan için Türkiye'den ilave kuvvet isteyeceği konuşuluyor ama bu talebin karşılanması pek mümkün görünmüyor. Bu zirvede Erdoğan, Orta Doğu'daki izlenimlerini, Irak'ta, Filistin ve Lübnan'daki gelişmelerle ilgili düşünce ve önerilerini Başkan Bush'a ve AB liderlerine aktarma fırsatı bulacak. ABD ve Batı dünyası ile Orta Doğu ülkeleri arasındaki iletişimi ve ilişkileri düzenlemek için en uygun aktör Türkiye. İki tarafın birbirini doğru anlaması için Türkiye Başbakanı ciddi bir çaba sarf ediyor. Riga dönüşü Başbakanın 3 Aralık'ta yapacağı İran ziyaretini, bütçe görüşmelerinden sonra yapmayı planladığı Suriye ve Lübnan ziyaretini bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'nin Orta Doğu barışına vereceği her katkı hem ulusal çıkarlarımız açısından hem de ABD ve AB nezdindeki konumumuz, algılanmamız ve ağırlığımız açısından çok önemli. Başbakan Erdoğan'ın Riga'daki birinci gündemi Türkiye'nin AB üyeliği ve Kıbrıs konusu. İkinci gündemi ise Irak'taki gelişmeler ve Orta Doğu barışı. Başbakan görüşeceği tüm liderlere Türkiye'nin Kıbrıs konusunda haklı tezlerini bir kez daha anlatma imkânı bulacak. 14-15 Aralık AB Dışişleri Bakanları toplantısından Türkiye'nin AB yolculuğu ile ilgili kötü bir sürpriz çıkmaması için Sayın Gül ile birlikte batılı liderlere yoğun bir kulis faaliyetinde bulunacaklar. İşte Türkiye'nin Başbakanı bu, önemli ve stratejik faaliyetlerle uğraşıyor. Yoksa Ankara'ya kendisini kapatıp "2007 yılı içerisinde askerî darbe olma ihtimali yüzde 50" diyen kendi ifadesiyle demokrasiden nasibini almamış Türkiye'nin kalkınmasını hazmedemeyen çevrelere cevap yetiştirmek zorunda kalacak...