Başbakan Erdoğan ile birlikte birçok yurt dışı gezisine çıkma fırsatı bulduk. Ancak benim için belki de en anlamlısı son Suudi Arabistan gezisiydi. Çünkü bu gezi vesilesi ile umre yapma imkanı bulduk. Sebep olanlardan Allah razı olsun. Benim için müthiş bir olaydı. Büyük haz aldım. Anlatılanlardan çok daha mükemmel bir atmosferde umremizi yaptık. O atmosferi, o keyfi anlatmak mümkün değil, yaşamak gerekiyor. İmkanı olan herkese tavsiye ederim, en kısa zamanda gidin ve o mükemmel havayı teneffüs edin, o atmosferi yaşayın. Başbakan, 8'inci Cidde Ekonomik Forumunun onur konuğu idi. Forumda mükemmel bir konuşma yaptı. 2004'teki Cidde Ekonomik Forumundaki konuşmasında Erdoğan demokrasi vurgusu yapmıştı. Bu forumda ise, konuşmasını dünya ve bölge barışına ayırmıştı. Konuşması katılımcılar tarafından hararetle alkışlandı. Konuşmasının bazı bölümlerini önündeki nottan, bazı bölümlerini de irticalen yaptı. Başbakan notlara bakarak konuşmayı sevmiyor. Konuşurken dinleyenleri görmek, onlarla göz göze gelmek ve onların nabzını tutmak istiyor. Nitekim irticalen konuştuğu bölümlerde coştu, salonu coşturdu ve çok önemli mesajlar verdi. Başbakan Erdoğan, Orta Doğu'da barışın sağlanabileceğine kendisini samimi olarak inandırmış. Bu coğrafyada kalıcı barışın tesisi için ciddi ve samimi bir çaba içerisinde. Türkiye'nin uzun vadeli ulusal güvenliği ve stratejik çıkarları için Orta Doğu'da kalıcı barışın şart olduğuna, bunun için de bölgedeki en önemli aktör olan Türkiye'nin çaba sarf etmesi yapıcı rol üstlenmesi gerektiğine inanıyor. İlginç olan Arap liderlerin Başbakan Erdoğan'a gösterdikleri aşırı ve samimi ilgi. Onlar, Erdoğan'ı 'güvenilir, samimi' bir lider olarak görüyorlar. Önerilerine kuşku ile bakmıyorlar. Değişim önerdi Başbakan yaptığı konuşmada özellikle İslam Dünyasına 'değişimi' önerdi. Değişimin önündeki engelleri aşırılık, fanatizm ve baskıcı anlayışlar olarak tanımladı. Genelde dünya, özelde Orta Doğu için en büyük tehdidin, küresel terörizm olduğuna işaret eden Erdoğan, " Silaha dünya her yıl 1 trilyon dolar harcarken küresel terör bitmez" tespitini yaptı. Orta Doğu'yu kasıp kavuran savaşın bölgedeki tüm ülkeleri etkilediğini Filistin sorununa, Lübnan'daki gelişmelere, Irak'taki iç savaşa, İran ve Suriye ile ilgili gelişmelere hiçbir bölge ülkesinin kayıtsız kalamayacağının, tehlikenin bir gün herkesin kapısını çalacağının altını çizdi Başbakan. Barış ve refahı hedef gösterdi. Sorunların çözümü için diyalog ve hoşgörü önerdi. İslam Dünyasının barış ve refaha ulaşması için herkesi göreve çağırdı. Başbakan yoksulluk-sefalet ve açlık ile cehaletin barışı zehirlediğine, sefalet ve cehaletin teröre alt yapı sağladığına ve zemin hazırladığına, bu zemini yok etmek için de sefalet ve cehaletle aktif olarak mücadele edilmesinin gerektiğine inanıyor. Barışın tesisi için formülü, cehalet ve sefaletle mücadele, adaleti ve demokrasiyi hakim kılmak olarak öngörüyor. Erdoğan, Sudan Darfur'da yoksulluk ve hastalıktan ölen çocuklardan Irak'ta savaşta hergün ölen 60 insandan, Filistin'in yarı açık bir cezaevi haline getirilmesinden, Etiyopya'da küçük teneke evlerde 8-10 kişinin bir arada sefalet içinde yaşamasından dünyadaki tüm liderleri sorumlu tutuyor ve "Bunların vebali bizim boynumuzdadır" diyor. Başbakan Erdoğan, Orta Doğu'da barışın tesisi için ilk adımın Filistin sorununun çözümü olması gereğine inanıyor ve Orta Doğu'daki mevcut sorunların temelinde Filistin sorunu var diyor. Suudi Kralının Hamas ve El Fetih arasında uzlaşma sağlamış olmasından çok memnun. Başbakan Erdoğan'ın söylemlerine baktığınızda heyecanını ve çabasını gördüğünüzde bölge barışı için umutlanıyorsunuz. Başkan Bush'un dediği gibi, Erdoğan kendini barışa adamış iyi niyetli samimi bir barış adamı.