Başbakan'ın laiklik değerlendirmesi

A -
A +

Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarı yakaladığı 2003 seçimlerinden beri çevresinde yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, hem demokratik gelişmesini hem de ekonomik kalkınmasını sağlayarak bölgesinde istikrar ve refah açısından örnek bir ülke haline geldi. Bu tempoyla ve istikrarla çalışmaya devam edersek 2023 yılını idrak edeceğimiz günlerde Cumhuriyetimizin kurucu iradesinin öngördüğü "muasır medeniyet seviyesini yakalama ve hatta onu geçme" hedefini yakalamamız mümkün olabilir. Yeter ki ülke çıkarlarına rağmen "istikrarsızlıktan" rant uman çevreler amaçlarına ulaşamasın. Bu da öncelikle memleket sınırları dâhilinde zehir hafiyeliğe soyunup düşman arama sevdasından vazgeçmemizi gerektiriyor. İstiklal Savaşı'nda bileğimizin hakkıyla kurulan Türkiye Cumhuriyetimizin kıymetini aşırı uçlara savrulmuş birkaç kişi haricindeki her vatan evladı bilmektedir. Marjinalliğe mahkûm olan kişiler de -eğer amaçlarını ülke istikrarını teröre teslim etmek suretiyle gerçekleştirmek istiyorlarsa- emniyet güçlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri ve bağımsız Türk mahkemeleri görevlerinin başında ve teyakkuz halindedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarından biri olan laiklik ilkesi geçen 83 yıl içinde tamamen benimsenmiş ve anlaşılmıştır. Aksi mahkeme kararıyla ispatlanmadıkça kimsenin kimseyi laikliği tehdit eden unsur olarak tanımlamaya ve dışlamaya ne hakkı vardır ne de böylesi bir işgüzarlığı yapmak kimsenin haddine düşer. Önemli olan kural ve kurumların doğru ve adil işlemesi, istikrarın çimentosu olan laiklik ilkesinin doğru ve net bir şekilde uygulanmasıdır. Rotamızı şaşırmayız Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ulusa Sesleniş konuşmasını bu sebeple önemsiyorum. Başbakanın "Milletimiz, anayasal rejimine de, demokratik, laik Cumhuriyetine de sadakatle bağlıdır. Zaman zaman ortaya çıkan bazı marjinal uç örnekler bu gerçeği değiştiremez, milletimizi Cumhuriyetimizin kuruluş ideallerinden uzaklaştıramaz. Onlara karşı da hukuk sistemimizde gerekli tedbirler zaten yer almaktadır. Laiklik ilkesi, farklı yaşam biçimleri için özgürleştirici bir güvencedir. Milletçe bundan sonra da Cumhuriyetimizin temel değerlerini her türlü sosyal ve siyasi tartışmanın üzerinde tutarak birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkacak, güven ve istikrar ortamını korumaya devam edeceğiz." sözleri meseleye bir devlet adamı ciddiyetiyle vakıf olduğunu göstermektedir. Türkiye Cumhuriyet'ini sakın ola bir bayrak lütfedilmiş ve geleneği olmayan devletlerle bir tutmayın. Bu devlet, kendisini oluşturan cumhurun canı pahasına vatanlarını savunduğu bir İstiklal Savaşı'nın ardından, yine cumhurun iradesiyle kurulmuş ve bugünlere gelmiştir. Cumhuriyeti kuran irade, kurdukları devletin geleceği için hangi hedeflerin kurulmasını öngörmüşse bu geçtiğimiz dört yıl içinde daha önce düşünülemeyecek kadar gerçekleşme noktasına gelmiştir. Başbakan Erdoğan'ın da vurguladığı gibi, "Cumhuriyetimizin kuruluş ideali olan bu hedefe bugün her zamankinden daha yakınız." 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kriz bekleyenlerin ellerinin boş kalacağını düşünüyorum. Türkiye, kuralların işlediği, önceden saptanan takvimlerin değiştirilmediği bir dönem yaşamayı hak edecek kadar rüştünü ispatlamış bir ülkedir. Yeter ki milletçe de bu rüştün farkında olalım ve istikrarımıza gölge düşürecek senaryolara prim vermeyelim. Türkiye'nin rotası ve gidişatı bellidir ve kimsenin istikrarı tehlikeye düşürerek bu rotayı saptırmaya hakkı yoktur. Başbakanın geçtiğimiz günlerde yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasını bir siyasi vizyon dersi olarak okudum ve değerlendirdim. Ülkesine hizmet etmek isteyen her Türk politikacısının böylesine bir vizyona ihtiyacı var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.