CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal dün yazılı basının Ankara temsilcileri ile kahvaltılı bir sohbet toplantısı yaptı. Bir gün öncesinde birlikte olduğumuz bazı gazete temsilcisi arkadaşlar 'Yarın Baykal'ın kahvaltısında görüşürüz' deyince şaşırdım. Böyle bir kahvaltıdan haberim yoktu. Herhalde akşama kadar davet gelir diye düşündüm. Arayan olmadı. Ankara İhlas Medya Grup Başkanı olarak bana bağlı çalışan TGRT, Türkiye Gazetesi ve İHA'nın Haber Müdürlerini çağırıp, kendilerine herhangi bir davet gelip gelmediğini sordum. Onlar da gelmediğini söylediler. Merak ettim ve hatta biraz da işgüzarlık yaparak genel başkanın basın danışmanını aradım. Bu toplantıya Türkiye Gazetesi'nden kimsenin davet edilip edilmediğini sordum. Basın danışmanı bana 'Gazetenizin CHP muhabiri olmadığı için sizi davet etmedik' tarzında komik ve yanlış bir cevap verdi. Bu gerekçesi yanlıştı, çünkü Türkiye Gazetesi'nin CHP'yi takip eden iki muhabiri var. Muhabirlerimizden birisi CHP'nin parlamento faaliyetlerini, diğeri de Meclis dışı faaliyetlerini izliyor. Bu iki muhabirimizin gazetemizde kendi imzaları ile yüzlerce haberi çıktı. Bu nedenle gerekçe yanlış. Aynı zamanda komik. Bir gazetenin CHP Genel Merkezinde çakılı bir muhabiri yok diye gazeteye sansür koymak akıl kârı mıdır? Gazete Ana Muhalefet Partisinin faaliyetlerini ajanslardan alıp, sayfalarında yer veriyorsa, partinin faaliyetleri ve haberlere ambargo koymuyor ise (ki biz bunu ispatlayacak durumdayız) başka ne istenir? Konudan Sayın Baykal'ın bilgisinin olup olmadığını sormak için kendilerini aradım. Ama ulaşamadım. Bilgilerinin olmaması mümkün değil tabii. CHP bize sansür uyguladı. Canları sağolsun. Bütün bunları niye yazdım? Maalesef ülkemizde bir kısım siyasetçinin söylemleri ve eylemleri birbirine uymuyor. İşte size canlı bir örnek; 2002 genel seçimlerinin hemen akabinde CHP'nin internet sitesinde seçim kampanyası boyunca CHP'ye en çok yer veren gazeteler sıralamasında Türkiye gazetesi ilk sıralarda gösterilmişti. Bu internet sitesindeki sıralamayı CHP genel merkezi yapmıştı. Ne oldu da bugün aynı gazeteye ambargo koyuyorsunuz? Türkiye gazetesi, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan ve Genelkurmay Başkanlığı nezdinde akreditasyonu olan bir gazetedir. Ayrıca CHP'nin akreditasyonuna ihtiyacı yoktur. Bir taraftan Sayın Baykal çıkıp "Basın özgürlüğü fevkalade önemli bir demokratik rejim güvencesidir, bir hukuk devleti güvencesidir. Basın özgürlüğü bir kamusal, toplumsal sorumluluğun yerine getirilmesi olanağının açık tutulması demektir" nutkunu grup kürsüsünden millete haykıracak ama iş icraata gelince bu özgürlüğü komik gerekçelerle kısıtlayacak. Söylem başka eylem başka. Aynı Baykal daha birkaç hafta önce kamuoyunun önüne çıkıyor ve tüm kamuoyunu heyecanlandıran şu açıklamaları yapıyor: "Bugüne kadar bizimle olmamış, ama laik cumhuriyeti sahiplenen muhafazakâr liberal veya sağcı herkesi çağırıyorum. Mevlana gibi 'Kim olursan ol gel' diyoruz." Söylem harika tüm Türkiye'yi, tüm kesimleri kucaklayan, sadece laik Cumhuriyetle sorunu olan bir azınlığı dışarıda tutan icraata geçirildiğinde CHP'yi iktidara taşıyabilecek bir söylem. Ama sadece söylem, icraata geçirilmeyeceği daha şu gazete ayrımcılığı yapma işinde bal gibi ortaya çıkan bir söylem. 'Kim olursan ol gel' diyeceksin gelmeye kalkanları da kapıdan geri çevireceksin, ayrımcılığa tabi tutacaksın, akreditasyon uygulayacaksın. CHP'ye davet ettiğiniz hangi muhafazakâr hangi liberal veya hangi sağcı bu yaptığınız ayrımcılıktan sonra bu söyleminize inanır, itibar eder. Unutmayın ki bugün ambargo koyduğunuz Türkiye gazetesi o davet ettiğiniz insanların çabaları ile kurulmuş ve birçoğunun yıllardır abone olduğu bir gazetedir. Bir taraftan sosyal demokrasiyi Hacı Bektaş'la, Yunus'la, Mevlana ile ilişkilendireceksin, bir taraftan da icraatında onların sahip olduğu hoşgörünün binde birine sahip olmayacaksın?! CHP ülkemizin Ana Muhalefet Partisidir. Bizim için eylem ve söylemleri önemlidir. Geçmişte olduğu gibi biz bugün de Ana Muhalefet Partisinin sesini kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz. Onların yaptığını yapmayacağız, aynı hataya düşmeyeceğiz. Biz kavgayı-gerilimi sevmiyoruz. Sansüre ve ambargoya karşıyız. Ancak CHP'nin Mevlana stratejisinin bir aldatmaca olduğunu bu olayda gördük. CHP iktidara yürümek istiyorsa tüm toplumu samimiyetle kucaklamak zorundadır. Bu Baykal'ın kahvaltı sofrası bize kapalı olabilir. Ama bizim soframız kendilerine açık bekleriz.