BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Mersin İl Kongresinde coşmuş. PKK'nın gerçekleştirdiği ve 24 Mehmetçiğin şehit edildiği saldırıdan sonra güvenlik güçlerinin Kazan Vadisinde yaptığı operasyonlar sırasında çatışmalarda ölen teröristler için, "O gençler onurumuzdur, sahip çıkacağız" demiş. Hızını alamayıp, sözlerine "Barışı ağzımızdan düşürmüyoruz. Kürtler Kürdistan'ı özgürce yaşar, bunu ezberleyeceksiniz. Hak verilmez alınır, şiarımız budur. Barış dilencisi değiliz. Haklarımızı, özgürlüklerimizi alacağız" diye devam etmiş. Demokrasiye inanan ve toplumun tüm sorunlarının siyaset yolu ile çözüleceğini kabul edip TBMM çatısının altına "milletin vekili" sıfatıyla gelmiş olan bir siyasetçi, böyle cümleler kurabilir mi? Bir taraftan demokrasiden, barıştan ve insan haklarından söz edeceksin, diğer taraftan genç-yaşlı, kadın-çocuk, sivil-asker demeden ve Kürt-Türk ayırımı yapmadan insanlarımızı katleden eli kanlı teröristlere "bunlar benim onurum" diyeceksin. Bu ne yaman çelişkidir. Etnik kimliği ne olursa olsun, ister Türk, ister Kürt, ister Çerkez, her kim hak talep etmek için eline silah alıp kan dökerse, on binlerce insanın canına kastederse onun adı; dünyanın her yerinde 'teröristtir'. Daha dün masum bir anneyi çocukları ile birlikte havaya uçuran teröristin etnik kimliği çok mu önemli? Etnik kimliğinin Kürt olması, o caniyi Demirtaş'ın onuru haline nasıl getirebilir? Diğer taraftan PKK'nın bu cinayetleri, 'Kürt kökenli vatandaşlarımızın hak ve özgürlükleri için' işlediğine artık kimseyi inandıramazsınız. Onların sadece kendilerini, İmralı'dakini ve kendilerine taşeronluk görevi veren güçleri düşündüklerini biliyoruz artık. MİT-Kandil görüşmelerinin neden başarısızlıkla sonuçlandığını Sayın Demirtaş çıksın anlatsın. PKK, devletten Kürt kökenli vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini mi talep etmiş yoksa kendileri ile ilgili talepleri mi olmuş? Görüşmeler neden tıkanmış? Kendisine taşeronluk görevi veren güçlerin desteği ile gelmişler, karakolu basıp 24 askeri şehit etmişler. Her gün bir yerde cinayet işliyorlar. Bir gün polise, bir gün askere, başka bir gün masum sivillere saldıracaklar; Cehaletle savaşan öğretmenleri dağa kaldıracaklar, bölgeye yol-su kanalizasyon-enerji getirmeye çalışan işçileri kaçıracaklar, iş makinelerini yakacaklar, güvenlik güçleri de bunlara seyirci mi kalacak? Tabiî ki operasyon yapacak. O 'onurum' dediğin teröristler durup dururken mi öldüler? Masum mu onlar? Kürt kökenli vatandaşlarımızın haklarının kan dökerek alınacağına inanan, onların haklarını istismar ederek silah ve eroin kaçakçılığı yapan ve Türkiye düşmanlarına taşeronluk eden teröristlerle, bu sorunların daha fazla demokrasi ile ve siyaset yolu ile çözüleceğine inanan siz siyasetçiler, nasıl aynı paralele gelebilirsiniz? Barışı ağzından düşürmeyeceksin ama kan döken terör örgütünü onurun olarak göreceksin. O zaman ağzınızdan çıkan 'barış' sözcüğünün samimiyetine, gerçekliğine nasıl inanalım? 'Hak verilmez, alınır' diyorsunuz. Doğrudur, ama barışa,demokrasiye inananlar haklarını kan dökerek talep etmezler. 2002 yılından bu yana Kürt kökenli vatandaşlarımızın yerine getirilen birtakım talepleri kan döküldüğü, PKK eylem yaptığı için karşılanmadı. Öyle olsaydı 2002'den önce bu ülkede PKK daha fazla kan döktü ama döktüğü kanla kaldı. Ancak 2004'den itibaren AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye her alanda olduğu gibi Kürt sorununun çözümünde de küçümsenmeyecek mesafeler aldı. Demokrasisini geliştirdi. Alınan mesafeyi yeterli bulmuyoruz. Eksiklikler var. PKK kan dökmeye devam etse de o eksiklikler inşallah yeni Anayasa sürecinde giderilecek. Hak alınır ama meşru yollarla aranır ve alınır. Kanla hak aranmaz, alınmaz. BDP, terör örgütü ile arasına mesafe koyma iradesine maalesef sahip değil. Eğer bu iradeyi gösterebilseydi Kürt kökenli vatandaşlarımız adına Meclis'te güzel gelişmelere katkı verebilirdi. Ama unutmayalım Kürt kökenli vatandaşlarımız, PKK, KCK ve BDP'den ibaret değil. Madem demokrasimizi geliştirmek ve AB'ye tam üye olmak istiyoruz bu hedefin gereği olarak Kürt sorununu demokrasi içinde çözmekte ısrarcı ve aceleci olmalıyız. Yoksa PKK'yı kullanmak isteyen dış güçlerin ekmeğine yağ süreceğiz.