Bir askerin isyanı!

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde bir asker arkadaşımla görüştüm. "Siz medya mensuplarına çok kızıyorum" diye başladı söze. Türkiye'de yazılı ve görsel medyanın milli meselelerde görevini tam olarak yapmadığından yakınıyordu. İtiraz ettim. Türkiye'de demokrasinin gelişmesine, kamunun şeffaflaşmasına, yolsuzlukların üzerine gidilmesine, AB sürecinde kat edilen olumlu mesafeye, işkencenin azaltılması ve insan haklarına saygının geliştirilmesine medyamızın çok ciddi katkıları olduğunu örnekleriyle anlatmaya çalıştım. Arkadaşım özellikle bölücü terörle mücadele konusunda medyamızın sınıfta kaldığına inanıyor. Amerikan basınının bu konuda başarılı olduğunu ve ülkesinin çıkarları istikametinde El Kaide örgütünün gerçek yüzünü ve niyetini 2 yıl gibi kısa bir zaman diliminde tüm dünyaya aktardığını ve dünyada hemen herkesin El Kaide'yi eli kanlı bir terör örgütü olarak kabullendiğini söylüyor. Ve devam ediyor. "Oysa PKK/Kongra-Gel bölücü terör örgütü 20 yıldır kadın-erkek, genç-yaşlı, çocuk-yetişkin, Kürt-Türk ayrımı yapmadan savunmasız insanlarımızı katlediyor. Ama bugün bile hâlâ kendi ülkemizdeki insanlarımızın az da olsa bir kısmı bu cani örgütün gerçek niyetinden habersiz. Hem kendi ülkemizde hem dışarıda bu örgütün kanlı yapısını ve niyetini ortaya koyamadık. Sizin basın olarak yaptığınız yanlışlara bir örnek vermek istiyorum. Akşam eve geldiğimde televizyonu açıyorum, kanallara bakıyorum. Gazetelere göz atıyorum. Kanalların çoğunda saatlerce evire çevire Çağla Şikel'in Bodrum maceraları yayınlanıyor. Bodrum'daki-Çeşme'deki-Antalya'daki barlarda, beş yıldızlı otellerin plaj ve havuzlarında yaşananları saatlerce, günlerce yayınlıyorlar. Bu yayınlananlar toplumun yüzde kaçlık kesimince yaşanıyor? Neden bu kadar önemli? Ne yapmak istiyorsunuz, amacınız nedir? Öbür taraftan hemen hemen her hafta güneydoğudaki illerimizde 35-40 derece sıcağın altında yöre halkı sivil toplum örgütlerinin önderliğinde teröre karşı, terörü lanetleyen yürüyüşler yapıyorlar. Bu yürüyüşlere on binlerce insan katılıyor. Bu insanlar artık bu bölgede terörü istemediklerini, güven ve huzur içerisinde yaşamak istediklerini haykırıyorlar. Yürüyüşlerin olduğu gün ve ertesinde bu önemli ve anlamlı toplumsal tepki bazı basın kuruluşlarında hiç yeralmıyor, bazılarında ise çok az ve önemsiz tarzda yer buluyor. Van'da, Siirt'te, Bitlis'te on binlerce insanın terörü lanetlemek üzere sokağa dökülmesi Çağla Şikel'in Bodrum kaçamaklarından daha mı önemsiz? Taşfırın erkeği Haluk'un kasetleri üzerine günlerce yorum yapan köşe yazarlarımız teröre karşı sesini yükselten yöre halkının neden yanında değiller, neden onların haykırışlarını duymuyorlar? Basınımızın teröre karşı çıkan yöre halkının yanında yeralması ona destek vermesi ulusal görevi değil mi? Terörle mücadelede halka destek vermez iseniz bugün güneydoğuda vatandaşlarımızı katleden caniler yarın yazı yazdığınız, yayın yaptığınız binaların kapısında kadar dayanırlar!" Arkadaşım çok dertli ve haklı. Popüler kültür her tarafımızı sarmış durumda. Bu baş belası, kimin kontrolünde olduğu tartışılması gereken reyting meselesine artık el atılması lazım. Terörle mücadele konusunda basınımızın hassas olduğuna inanmak istiyorum. Çünkü terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin işi değil. Bu mücadelenin askerî boyutundan güvenlik güçleri diğer boyutlarından da tüm kuruluşlar sorumludur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.