Brüksel'de ihtiyatlı iyimserlik!

A -
A +

Brüksel'de artık sayılı saatleri saymaya başladık. Tarihi kararın ana hatları bizim yazımızı kaleme aldığımız öğle saatlerinde henüz net değildi. Ama dün akşamki yemekte Türkiye ile ilgili kararın ana hatları netleştirildi. Bugün sabah erken saatlerde karar metni Türkiye'ye verilecek, öğle saatlerinde de karar metni açıklanacak gibi görünüyor. Sayın başbakan ve Dışişleri Bakanı dün çok yoğun temaslar gerçekleştirdiler. Sayın Başbakan, önce biz medya mensupları ile bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Başbakan ve Sayın Gül, son derece rahat görünüyorlardı. Başbakan, adeta bugün açıklanacak sonucun pozitif olacağından emin gibiydi. "Bugün sabah dün sabahtan daha iyi" derken gelişmelerin olumlu olduğu mesajını veriyordu. Liderlerin akşam yemeğine gideceği saate kadar Başbakan, Berlusconi, Schröder, Tony Blair ve Karamanlis dahil bir çok AB lideri ile görüşmeler yaptı. Belçika Başbakanı ile öğle yemeği yedi. Tüm bu yoğun temasların amacı; Türkiye'nin çekincelerini muhatapları iletmek, Türkiye'nin önüne kabul edemeyeceği bir sürprizin getirilmesini engellemeye çalışmaktı. Bunda da amaca ulaşıldı sanıyorum. Türkiye'nin önüne son dakika şartları konulmasını engellemek ve Türkiye'nin çekincelerinin dikkate alınmasını sağlamak için Başbakan ve Türk diplomasisi her türlü yola baş vuruyor ve çok yoğun bir mesai yapıyorlar. Gördüğüm kadarıyla Türk heyetinde ihtiyatlı bir iyimserlik hakim. Geldiğimiz noktada, en yakın desteği sırasıyla İspanya, İngiltere, İtalya ve Almanya'dan alıyoruz. Aykırı sesler, Avusturya, Fransa, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan'dan çıkıyor. Fransa Cumhurbaşkanının Çarşamba akşamı yaptığı TV konuşmasını Sayın Başbakan cesaret verici buldu. Fransa'nın özel statü saplantısından kurtulduğu görülüyor. Fransa kendi iç kamuoyunu rahatlatmak maksadıyla karar metnine, "Müzakere sürecinin ucu açık ve bu sürecin sonucu şimdiden garanti edilemez" tarzında bir ifadeyi sokmaya çalışıyor. Fransa bir haftadır müzakereler için "evet ama." diyordu, bugün, "Evet eğer." noktasına gelmiş durumda. Üç engel de aşılabilir Eğer detayları bir kenara atacak olursak, Brüksel'de Türkiye kararı ile ilgili 3 engel kaldı. Ucu açık süreç, kalıcı kısıtlamalar ve Kıbrıs maddesi. Doğası gereği, ucu zaten açık olan sürecin ısrarla vurgulanması, müzakerelerin tam üyeliği hedeflediği ve tam üyelikle sonuçlanacağı ve bunun dışında bir alternatifin olmayacağı konusunun sulandırılması Türk heyetini telaşlandırıyor. Bu maddenin şimdiye kadar hiçbir üye ülkeye uygulanmadığının altı çiziliyor. Sayın Başbakan kalıcı kısıtlamaları kabul etmeyeceklerini, kısıtlamaların geçici, süreli olabileceğini söylüyor. Ben bu sorunun aşılabileceğini sanıyorum. Kıbrıs konusunda ise belirsizlik devam ediyor. Türkiye, karar metnine Kıbrıs'la ilgili herhangi bir şeyin girmesini istemiyor. Kıbrıs'ın, Kopenhag siyasi kriterleri içinde yer almadığını vurguluyor. Sayın Başbakan, "Eğer karar metninde Kıbrıs konusuna mutlaka yer vermek istiyorlar ise müzakerelerin başlamasından sonra 'Kıbrıs sorununa çözüm aranmalıdır' tarzında bir paragraf koyabilirler" diyor. Türkiye ek protokol konusunun müzakerelere kalmasını istiyor. Ben, Kıbrıs meselesi hariç diğer tüm engellerin aşılabileceğine inanıyorum. Bu satırları kaleme aldığımız şu ana kadar Kıbrıs düğümü henüz çözülebilmiş değildi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan'ın ilginç bir tespiti var; 17 Aralık Türk İslam Tarihi için bir dönüm noktası, çok önemli tarihi bir olaydır" diyor. Tespitine katılıyorum. Ama edindiğim izlenim, Türkiye Brüksel'den pozitif bir kararla dönecek. Önemli olan müzakere tarihi almak, önemli olan müzakerelerin tam üyeliği hedeflemesi ve sürdürülebilir olması. Sanıyorum bunlar olacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.