21 Ekim Pazar günü (yarın) referandum var. İnsanoğlunun son yüzyıldaki en önemli, en kıymetli buluşlarından birisi de seçim sandığıdır. Demokrasilerin olmazsa olmazı sandık. Sandık demokratik bir ülkedeki tüm problemlerin, tüm krizlerin tek çözüm adresi. 22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarını incelediğimizde sandığın, seçim öncesindeki tüm sıkıntı tartışma ve krizlerimize nasıl çözüm bulduğunu görmek mümkün. Seçimden önce baraj sorununu tartışıyorduk, "Temsilde adalet" sorununu konuşuyorduk, millet iradesini arkasına alabilen güçlü bir iktidar ihtiyacını, yönetimde istikrarı tartışıyorduk. Tüm düşüncelerin TBMM çatısı altında temsil edilmesinin gereğini konuşuyorduk. Tüm bu sorun ve ihtiyaçları siyaseten uzlaşarak çözmek mümkün olmadı, olmuyor. Krize dönüşmek üzere olan bu sorunları çözmek için 22 Temmuz'da sandığa gittik. Sağduyusuna çok güvendiğim halkımız eline mezuroyu ve sarraf terazisini alarak ortaya öyle bir sonuç koydu ki, bu sonuç seçim öncesindeki tüm tartışmaları anında bitiriverdi, herkes sorusunun cevabını aldı, herkes sorunun çözüm adresini buldu. Yaz sıcağının ortasında seçime yüzde 85'lik katılım oldu. AK Parti, CHP, MHP, DSP, DTP, BBP, ÖDP Meclis'e girdi. Tüm siyasi düşüncelerin mecliste temsil edilmesi imkanı doğdu. Sokaktaki 2 kişiden birinin oyunu alan güçlü bir hükümet kuruldu. "Temsilde adalet, yönetimde istikrar" yüzde 10 barajına rağmen sağlandı. Şimdi de bu pazar günü yıllardır başımıza bela olan, her gündeme geldiğinde neredeyse bir yıllık enerjimizi alıp götüren ve bize ciddi zaman kaybettiren bir önemli sorunumuzun çözümü için sandığa gideceğiz. Sandıkta milletin yüce iradesi bu sorunu da kökten çözüp çöplüğe atacaktır. Düşünün, bugüne kadar 11 kez cumhurbaşkanlığı seçimi yaptık. Yaşım gereği ben 5'ini biliyorum. Her seferinde daha seçime bir yıl kala tartıştık kavga ettik, krizler çıkardık. Hatta cumhurbaşkanlığı seçimini adam gibi yapamadığımız için askerî darbeler oldu. 11'inci cumhurbaşkanlığı seçiminde de gördük ki cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilmesi yöntemi ile bu iş krize dönüşüyor. Meclisin hür iradesi ile bu seçimi yapmasına 'örtülü, dolaylı, dolaysız' müdahale ediliyor. Bu müdahaleler demokrasimizi yaralıyor, kurumlar yıpranıyor, Türkiye üçüncü dünya ülkesi görüntüsü veriyor. Bu sorunu kökten çözmenin yolu cumhurbaşkanını halka seçtirmektir. Demokrasilerde halkın iradesinden daha kıymetli bir karar yoktur. Bu yöntemle seçilen bir cumhurbaşkanına hiçbir kurumun, kişinin itirazı olamaz. Bu sorun da kökten çözülmüş olur. Türkiye Cumhuriyeti devleti 2007 yılını, cumhurbaşkanı seçimini tartışarak ve kriz haline dönüştürerek geçirdi. 2007 yılındaki ekonomik durgunluğun sebebi bu durumdur. Artık bu ayıptan kurtulmamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olarak referandumda ister evet deyin ister hayır, ama bu pazar günü mutlaka sandığa gidin ve oyunuzu kullanın. Bu bir vatandaşlık görevidir, önce kendi görevinizi yapın ki yönetenlerden görev bekleyebilesiniz. 1 saatlik bir fedakârlık yapabilmeliyiz.