Son 6 aydır Türkiye'de tüm dünyanın dikkatini çekecek düzeyde önemli ve olumlu gelişmeler meydana geliyor. Makro ekonomik göstergeler çok olumlu sinyaller veriyor. Türkiye ekonomik krizden büyük bir hızla uzaklaşıyor. Ekonomik hayat normalleşiyor. 3 Kasım seçimleriyle yakalanan siyasi istikrar beraberinde ekonomik istikrarı da getirdi. Hükümet dış dünyanın inanmakta zorlandığı devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirdi. Türkiye'nin ayağındaki prangalar bir bir çözülüyor, Türkiye'nin şahlanması ve medeni dünya içerisinde layık olduğu yere gelmesi için hummalı ve kararlı bir çalışma sürdürülüyor. Seviniyoruz, umutlanıyoruz. İşte tam bu sırada geçmişte örneklerini yaşadığımız gibi kahpe bir el uzanıyor ve Türkiye'nin istikrarına dinamit atıyor. Amaçları, umutlarımızı yıkmak, sevincimizi kursağımızda bırakmak, ülkemizde her alanda ulaşılan normalleşme sürecini baltalamak, istikrarlı ve güçlü Türkiye hedefine engel olmak. Değişik din ve kültürlerin yüzyıllarca barış içerisinde yaşadığı İstanbul bu iğrenç saldırı ile kirletilmek istendi. Terörün amacı; huzurumuzu, siyasi istikrarımızı bozmak, bizi korkutmak, korku ve endişe ile içe kapanmamızı sağlamak. Bu oyuna gelmemeliyiz. Daha iyi bir demokrasi için kenetlenmeliyiz. Musevi vatandaşlarımızın ibadet yerlerine yönelik bu terör eylemi karşısında tüm Türk vatandaşları tepkilerini göstermeli, tek yumruk olmalıdır. Terörün tanımı ülkeye göre değişmez Uluslararası terör Türkiye'yi de eylem alanına dahil etti. ABD başta olmak üzere hiçbir ülke terörle tek başına mücadele edemez. Samimi bir uluslararası işbirliği olmadan terör önlenemez. Bu olayın hemen ardından özellikle AB ülkeleri ve ABD Türkiye'ye en yetkili ağızlardan başsağlığı mesajları gönderdiler. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in belirttiği gibi bu mesajlar terörle mücadele için çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Önemli olan söz değil, eylem yapmak. Bu mesajları gönderen ülkelerin çoğu yıllarca terörle mücadele konusunda Türkiye'yi yalnız bıraktılar. Bu yetmiyormuş gibi ülkemizde onbinlerce sivili katleden, kundaktaki bebekleri bile öldürebilen PKK kanlı terör örgütüne maddi ve manevi destekler verdiler. Bir kısmı bugün hâlâ bu destekleri vermeye de devam ediyor. Terörle mücadele konusunda işbirliği yapmamız gerektiğini en çok vurgulayan müttefikimiz ABD bile Kuzey Irak'ta 5 bin silahlı PKK militanının orada hâlâ varlığını sürdürmesine göz yumuyor. ABD ve Avrupa sadece kendilerine zarar veren terör örgütleriyle ortak mücadele için mi işbirliği istiyorlar? ABD ve Avrupa terörle ortak mücadele konusunda artık samimi bir noktaya gelmek zorundadır. Özellikle Avrupalı devletler bu konudaki duygusal yaklaşımlarını tekrar ve ivedi olarak gözden geçirmek durumundadırlar. Terörün tanımı her ülkenin menfaatlerine göre değişmez. Medeni dünya artık terörün ortak bir tanımını yapmalıdır. Kimler tarafından hangi maksatlarla yapılmış olursa olsun bu vahşeti kınıyorum. Hiçbir gerekçe masum insanları hedef alan bu saldırıyı meşru kılamaz. Türkiye islam ile demokrasiyi bağdaştıracak Doğu ile Batı arasında sentez kurarak medeniyetlerin hoşgörü içerisinde bir arada yaşamasına imkan sağlayacak. Bu amaca hiçbir güç engel olamayacaktır.