CHP ve MHP'nin tutuklu ilgisi

A -
A +

Dün gazetelerde okudum CHP, şu anda tutuklu bulunan Hanefi Avcı'yı genel seçimlerde milletvekili adayı yapacakmış. Daha önce Ergenekon davası tutuklusu Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın ismi geçti. Tuncay Özkan'ı aday yapacaklarını sanmıyorum ama Balbay'ı aday yaparlar diye düşünüyorum. MHP de Balyoz davasından tutuklu Emekli Korgeneral Engin Alan'ı aday göstereceğini açıkladı. Engin Alan terörle mücadele konusunda gösterdiği üstün başarılar nedeniyle sevilen bir isimdir. Şimdi de Haberal'ın ismi geçiyor. Bu insanlarla ilgili savcıların çok önemli iddiaları var. Bu iddialar ispatlanıncaya kadar bu insanlar masumdur. Ancak bu iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkana kadar da sanık veya şüpheli konumundadırlar. CHP ve MHP'nin devam eden bir dava sürecine müdahale ederek bu insanları vekil yapıp koruma zırhına alması, hoş bir durum değil. Bırakın bu insanlar suçsuz olduklarını kanıtlasınlar, aklanıp gelsinler. Ondan sonra isterseniz partinizin başına geçirin. CHP bir taraftan dokunulmazlıkların kaldırılmasını talep ediyor, diğer yandan da yargılaması devam eden insanları yargıdan kaçırmak için dokunulmazlık zırhına büründürmeye çalışıyor. Bu nasıl bir çelişkidir? Bu, mahkemeden 'kılıfına uydurup' adam kaçırmak değil midir? Partisinin oylarını artırmak için her kesime mavi boncuk dağıtan, popülist vaatlerde bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, bundan sonra dokunulmazlıkların kaldırılmasını nasıl teklif edecek? Yeni CHP'de söylemden başka ne değişti? Sayın Kılıçdaroğlu, CHP'nin oylarını yukarı çekmek istiyor. Bunun için zihniyeti ve kafaları değiştirmesi gerekiyor. Aşağı doğru hareket eden bir merdivenden tırmanarak yukarıya çıkmaya çalışmak nasıl ki Sayın Kılıçdaroğlu'nu yukarıya çıkarmadıysa; zihniyetini, programını ve çağ dışı kalmış prensiplerini değiştirmeden CHP'yi de iktidara taşıyamazsınız. DANIŞTAY'IN KORKUSU NE? Yargı sürecinin hızlandırılması maksadıyla yapılan yasal düzenlemeler sonucunda HSYK, Yargıtay ve Danıştay'a yeni üyeler seçti. Bu seçimlere tepki gösteren Danıştay Başkanı Mustafa Birden, eski üyeleri de yanına alıp koşa koşa Anıtkabir'e gitmiş. HSYK'yı Ata'ya şikâyet etmiş. "Bu atamalarla yargı siyasallaştı" demiş. Mevcut ayrıcalığını, gücünü devam ettirmek isteyen, statükonun bozulmasını arzu etmeyen elit bürokrasi son yıllarda ülkemizde yaşanan değişim ve dönüşümü engellemek için her yolu deniyor. Anıtkabir'e gidip Ata'ya değişim hamlelerini şikâyet etmek de bu yollardan biri, moda oldu sanki. Peki, Mustafa Kemal değişimci, devrimci değil miydi? Bu milletin ortak değeri olan Atatürk'ü ve kabrini kendi siyasi ve bireysel çıkarlarınızın bir simgesi haline çevirmeniz O'na saygısızlık değil midir? Atatürk bugün sağ olsaydı size; "Beyler Danıştay'ın mevcut hali zaten bir siyasi parti gibi. Yargı tarafsız olmalı. Yeni seçilen arkadaşlarınız mümtazen terfi etmiş, sicili temiz isimler. Siyasi görüşleri size uymadığı için mi itiraz ediyorsunuz? Daha çalışmaya başlamadan, icraat yapmadan mesai arkadaşlarınızı nasıl suçlarsınız? Ne yaptılar ki yargıyı siyasallaştırdılar? Bu suçlama, hem seçilen üyelere hem de onları seçen HSYK'a saygısızlık değil mi? Yoksa kurduğunuz 'al gülüm-ver gülüm' düzenine çomak sokulduğu için mi rahatsız oldunuz?" diye sorsaydı ne cevap verirdiniz. Bu ülkede yargı bağımsızlığı sorunu yok, yargının tarafsızlığı sorunu var. İşte bu reformlarla bu sorun da giderilecek. Ata'ya yanlış bir iş için gidiyorsunuz, O'nun arkasına sığınıp mevcut pozisyonunuzu muhafaza etmeye çalışıyorsunuz. Bu yanlış. Değişime, dönüşüme katkı verirseniz oraya gitme hakkınız olur. Yeni üyelere başarılar diliyoruz, eski üyelere de sağduyu ve sükûnet tavsiye ediyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.