CHP'de lider değişimi yeterli mi?

A -
A +

Günlerdir CHP'deki gelişmeleri tartışıyoruz. İlginç gelişmeler oldu. Önce şöyle bir tespit yapalım; Sayın Baykal 72 yaşında. Ana Muhalefet Partisinin liderliğini bırakma zamanı çoktan gelmişti. CHP'yi sol bir parti olmaktan çıkarmıştı. Sosyal demokrat olduğu iddia edilen bir siyasi partinin genel başkanı olarak statükonun yanında yer alıyordu. Türkiye'deki her değişime karşı çıkıyordu. Ergenekon'un avukatlığına soyunmuştu. İktidara gelmek gibi bir iddia taşımıyordu. Halkla arasının iyi olduğu söylenemezdi. Fakir-fukaradan, işçiden ve ezilenlerden oy alamıyordu. Evet, ana muhalefet partisi iktidar partisi ile rekabet edemiyor, hükümeti daha iyi işler yapması için zorlayamıyordu. Bürokratik vesayete güveniyor millete güvenmiyordu. Katı laikçi anlayış ile halkın değerlerine uzak duruyordu. Ülkenin temel iç ve dış sorunlarına ilişkin bir çözüm önerisi olmadığı gibi, bu sorunları çözmek isteyenlerin önünde takoz gibi duruyor, her öneriye peşinen "hayır" diyordu. Bu nedenle Sayın Baykal'ın CHP Genel Başkanlığından ayrılmış olması hem CHP, hem de ülkemiz açısından hayırlı sonuçlar verebilir. Ama ayrılış biçim ve nedenleri böyle olmamalıydı. Böyle bir ayrılışı hak etmedi. Gelelim Sayın Kılıçdaroğlu'na... Sayın Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığını hakkı ile yapıp yapamayacağını, lider olup olmayacağını henüz bilmiyoruz. Şimdiden bir şey söylemek için çok erken. Kılıçdaroğlu'nun geçmişinde ölçü alabileceğimiz bir başarı hikayesi yok. Maliyede vergi müfettişliği yapmış. Çok başarılı sayılmayacak bir SSK Genel Müdürlüğü dönemi var. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylık döneminde CHP'nin oylarının yükseltilmesini, salt Kılıçdaroğlu başarısı olarak takdim etmek doğru değil. Oyların o seviyelere çıkmasında; 3-4 yıllık bir çalışma ile İstanbul'da her hanenin kapısını çalıp insanların gönlüne girmeyi başaran İl başkanı Gürsel Tekin'in çok önemli bir payı vardır. Ancak Sayın Kılıçdaroğlu'nun aday olma biçimi, bu süreçte yaşananlar beni umutsuzluğa itiyor. Nedenine gelince; Önder Sav'ın desteği ile aday olması en büyük handikapı. Sadece Genel Başkan değiştirmekle hiçbir şey değişmez. Kemal Bey risk alıp kendi özgür iradesi ile adaylığını açıklamadı. Medyanın ve Sayın Sav'ın ittirmesi ile ortaya çıktı. Baykal'a karşı cesur çıkışı, Kılıçdaroğlu değil Önder Sav yaptı. Deniz Bey, "Beni sattılar" diyor. Deniz Bey'i Kılıçdaroğlu satmadı. 53 yıllık yakın sırdaşı sattı. Bildiğimiz Önder Sav, Sayın Kılıçdaroğlu'ndan Baykal'ı satmanın karşılığını peşin olarak almıştır. Bu karşılık, partideki ekibinin korunması ve ipleri elinde tutacak konumun verilmesi sözü olabilir. Politbüro orada duracaksa, genel başkan değişmiş ne fark eder? Vitrin değişikliği, partiye ve ülkeye ne kazandırır? Bu projenin görünen mimarı medya ve Sayın Sav'dır. CHP'nin iplerini elinde tutan ve her fırsatta Kılıçdaroğlu'nun parlatılmasına karşı çıkan Sayın Sav'la, Sav'ı partide değişimin önünde engel gören Kemal Bey'i iş birliğine ikna eden gücü merak ediyorum. Parti Meclisi ve MYK belli olmadan bir şey söyleyemeyiz. Ama kadrolar değişmeyecekse Kılıçdaroğlu'nun rüzgârı birkaç ayda söner. Ayrıca "gelene ağam, gidene paşam" diyen medya gruplarının Kemal Bey'i bu denli parlatması beni endişelendiriyor, midemi bulandırıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.