Terör belasının bu ülkeye neler kaybettirdiğini hepimiz iyi biliyoruz. Bu ülkede yaşayan halkın tamamı bu beladan etkilendi. Türk'ü de, Kürt'ü de büyük zararlar gördü. Artık bu beladan bir şekilde kurtulmak istiyoruz. PKK'ya silah bıraktırmak amacıyla yürütülen çözüm sürecine destek vermeli ve hükümeti cesaretlendirmeliyiz. Çözüm sürecine destek vermiyorsanız kendi çözüm önerinizi ortaya koymalısınız. Hükümetin önerdiği çözüm sürecine muhalif olmak demokratik bir haktır. Ama kanı durdurmak, gençlerin ölmesini engellemek ve şehit cenazelerine son vermek adına muhaliflerin de bir çözüm önerisi olmalıdır. Vurmak, kırmak, öldürmek bir yöntem olamaz. Çözüm öneriniz kabul görmez ise çoğunluğun önerileri karşısında savaş ilan etmemelisiniz. Siyasi çıkarlarınız halkın ve ülkenin çıkarları önüne geçmemelidir.
Çözüm sürecine 'bölüneceğiz' endişesi ile yaklaşanlar iyi bilmelidirler ki, bu süreç akamete uğrarsa bölünme riskimiz daha da artacaktır. 'Kandil'i yerle bir edelim, tüm teröristleri öldürelim' diyenlere soruyorum; 30 yıldır on binlerce terörist öldürüldü, Kandil'e tonlarca bomba atıldı ama PKK bitti mi?. Sadece sorunu güvenlikçi yaklaşımlarla çözmeyi önerenlere soruyorum; PKK'yı tamamen yok edecek 'sihirli' bir yönteminiz var mı? 30 yıldır denediklerimizin dışında bir yönteminiz varsa söyleyin.
Cenazeleri, düğünleri, nişan merasimlerini bile fırsat bilerek topluma umutsuzluk aşılayan, siyasetçiler halka, '30 bin kişinin katili ile hükümet görüşemez' diyorlar. Oysa görüşen hükümet değil, istihbarat kurumumuz. Ayrıca Öcalan'ın dışında PKK'yı eylemsizliğe sokacak ve sınır dışına çekmeye ikna edecek başka bir argümanınız varsa söyleyin, MİT onlarla görüşsün. Gencecik bedenlerin ölümlerini engellemek, akan kanı durdurmak için yargılanıp cezasını almış ve silahla hak elde etme döneminin geçtiğine inanan bir hükümlüyle, 'ölümlerin durmasına' faydası olacaksa neden görüşülmesin? Gururumuz mu kırılır, onurumuz mu çiğnenmiş olur? Bu kavramlar o gencecik bedenlerin toprağa düşmesinden daha mı önemli? Kanın durdurulması için herkes emek vermeli, çaba sarf etmeli, hiçbir şey yapamıyorsa, gövdesini taşın altına koyanlara dua etmeli. 30 yılda 40 bin can gitti, Türkiye'yi uçuracak milyarlarca dolar gitti. Sıkıyönetimler, olağanüstü haller, köy boşaltmalar, faili meçhuller, denenmedik yol kalmadı. Şimdi 'Bir de barış yolunu deneyelim' fikri ortaya çıktı. Denesek ne kaybederiz? Tek bir delikanlının hayatını kurtarma pahasına denemeye değmez mi? Eylemsizlik kararı ve sınır dışına çekilme safhası tamamlanana kadar muhalefet sabredemez mi?
4'üncü yargı paketi hızla yasalaştırılmalı, PKK'nın sınır dışına çıkışını hızlandırmak için hükümet sürece ivme kazandırmalıdır. 'Yasal düzenleme olmadan çekilme olmaz' diyen Demirtaş'ın kaygı ve blokajını ancak 'ada'ya gidecek yeni bir heyet aşabilir. Çünkü hükümet yasa konusuna sıcak bakmıyor.
Süreçte son durum şöyle; bir tarafta 'Yasa çıkmadan çekilme olmaz', diğer tarafta 'Yasa olmaz, hangi yoldan hangi yöntemle geldiyseniz sessizce aynı yoldan gidin' duruşu var. Konu burada düğümlenmiş durumda. Bu düğüm hızla çözülmeli.
İsrail'e özür dileten; dünya piyasalarında ülkenin kredibilitesini yükselten, yüreğinde Allah korkusu taşıyan ve gücünü milletten alan bir Başbakan, çözüm sürecinin referansı. Bu referansa itibar edin. 10 yıldır bizi yanıltmadı, bize yalan söylemedi. O referans milletin kabul etmeyeceği hiçbir şeyi yapmaz.