Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dört günlük İngiltere gezisi son derece başarılı geçti. Dolu dolu bir ziyaret gerçekleştirildi. Çok yoğun bir program icra edildi. Gezinin zamanlaması da tesadüf değilse, ilginçti. İngiltere 2012 yılının ilk yarısında AB dönem Başkanlığını devralıyor. Başından beri İngiltere müzakere sürecimize samimi destek verdi. Ümit ediyorum ki, AB'nin âdeta kilitlediği müzakereler, İngiltere'nin dönem başkanlığında tekrar hızlanır. Sayın Cumhurbaşkanının İngiltere'de en üst düzeyde kabul görmesi Türkiye için önemli bir ayrıcalıktı. Dünyanın 6. büyük ekonomisi ve ABD'den sonra küresel bazda en önemli siyasi aktör olan İngiltere'den, ülke olarak bu denli sıcak ilgi ve kabul görmek dikkate değer bir avantaj. Sayın Cumhurbaşkanı; Kraliçe'den tutun da Başbakana, Dışişleri Bakanından muhalefet lideri ve Avam Kamarasıyla Lordlar Kamarası başkanları dahil ilgili herkesle görüşmeler yaptı. Geziye katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu muhataplarıyla bir dizi görüşmeler yaptılar. İngiliz yetkililer tam anlamıyla bir 'stratejik partner'e davranır gibi hareket ettiler. İş adamlarımız bir dizi temas gerçekleştirdi. Sayın Cumhurbaşkanı, sayıları 1000'i bulan İngiliz iş adamlarıyla bir araya geldi. Onlara, Türkiye'deki yatırım fırsatlarını anlattı. Bilindiği gibi Londra dünyanın en önemli finans merkezi. Yatırım için ülkenize yabancı sermaye çekmek istiyorsanız Londra ile sıkı temasta olmanız gerekiyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bunu çok iyi bildiği için Londra'daki finans çevreleriyle iyi bir diyalog içinde. Ve sanıyorum kulağının birisi sürekli Londra'da. Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da sıcak siyasi gelişmelerin yaşandığı bir döneme denk gelmesi, ziyareti daha da önemli bir hale getirdi. İngiltere, o coğrafyayı çok yakından takip eden ve oralarda etkili bir ülke. İngiltere'nin, Suriye'deki gelişmelere, Türkiye'nin penceresinden bakması çok önemli. İngilizler, Suriye'deki soruna Türkiye'nin nasıl baktığını Sayın Cumhurbaşkanından öğrenmeye çalıştılar. Yapılan resmî açıklamalara bakılırsa, Suriye konusunda iki ülke arasında bir fikir birliği mevcut. Gezi esnasında İngiltere Hükümetinin terörle mücadele konusunda Türkiye'ye verdiği kuvvetli desteği yenilemesi önemliydi. Bu gezi vesilesiyle Türkiye, İran konusunda ne düşündüğünü de en üst düzeyde ifade etme imkânı buldu. Londra'da tam bir Türkiye haftası yaşandı. İngiliz medyası ziyarete ve Sayın Gül'ün temaslarına iyi yer verdi. Cumhurbaşkanı da İngiltere medyasının önemli kuruluşlarına demeçler verdi, onlarla bir araya geldi. Londra'da son derece keyifli 4 gün geçirdik. Bu şehir, her milletten insanın dinini, kültürünü ve siyasi düşüncesini özgürce yaşadığı bir şehir. Burada sadece İngilizler yaşasa herhalde bu kadar güzel ve renkli metropol olmazdı. Yazılı bir anayasası olmadığı halde, demokrasi, evrensel hukuk, insan hakları ile bireysel hak ve özgürlüklerin bu kadar iyi yaşandığı başka bir ülke var mı acaba? Keşke Cumhuriyet kurulurken biz, Fransa'yı değil de İngiliz sistemini kendimize örnek alsaydık. Herhalde bugün daha yüksek standartlara sahip demokrasimiz olurdu ve bu kadar saçma sapan sorunlarla yaşamazdık. Son akşam Londra'da Victor Hugo'nun Sefiller romanının sahneye uyarlanan halini tarihî tiyatroda izledik. Oyun harikaydı. Dört günlük geziden heybemiz dolu dönüyoruz. Umarım bu çabalar, ileride ülkemiz için meyvelerini verir. Londra'da da Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını ve bunu İngilizlerin çok iyi fark ettiğini gördük. Gezinin özeti Cumhurbaşkanının geziden çok umutlu bir şekilde dönmesiydi herhalde.