Cumhuriyetin 80'inci yılını coşkuyla kutluyoruz. Yaşadığımız coğrafyada çevremize ve dünyadaki diğer İslam ülkelerine baktığımızda Cumhuriyetin kurucularının ne kadar isabetli bir tercih yaptıklarını görebiliyoruz. Bugün medeni dünya Türkiye'yi İslam dünyasına örnek gösteriyorsa, Türkiye İslam dünyası için en uygun model olarak görülüyorsa bu Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet sayesindedir. Cumhuriyetin en belirgin özelliği laik, demokratik bir hukuk devleti öngörmesidir. 80 yıldır laik Cumhuriyet özenle korunmuş, ama demokratik hukuk devleti ilkesi ihmal edilmiştir. Oysa Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet laiklik kadar demokrasi ve hukuk devleti özelliğini de aynı derecede öngörmüştür. Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar demokrasi de aynı oranda gelişseydi herhalde bugün medeni dünya önümüze Kopenhag kriterlerini koyamazdı. Maalesef 80 yıldır Cumhuriyetimiz demokratikleşemedi. Türkiye'de bürokrasi, demokrasiyi kendisi için bir tehlike olarak gördü. Bugün yaşadığımız çoğu gerginliklerin sebebi, demokrasinin ülkemizde yerleşmemesidir. Cumhuriyet ile demokrasiyi örtüştüremediğimiz sürece ülkemizde normalleşmenin sağlanması zordur. Toplumsal barışın sağlanması ve Türkiye'nin medeni dünya ile entegre olmasının 'olmazsa olmaz' koşulu ülkemizde demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla yerleşmesidir. Elimizi vicdanımıza koyup kendimizi samimi olarak sorgulamalıyız. Bu noktada çok eksiğimiz var. Kafamızı kuma sokmaya gerek yok. Türkiye'nin AB'ye girmesini gerçekten istiyorsak Cumhuriyetimizi demokratik cumhuriyet haline getirmek zorundayız. Demokrasiden korkmayalım... 'O' pankartı açanları kınıyorum.. Atatürkçü Düşünce Kulüpleri ve Ankara Üniversitesi'nce düzenlenen "Cumhuriyete Saygı Yürüyüşü"nde açılan o meşhur pankartı gördüğümde gözlerime inanamadım. Cumhuriyeti korumaya yemin etmiş öğretim üyeleri ve gençlerle, "Ordu Göreve" yazılı o kocaman pankartı taşıyanları aynı atmosferde görmek herkesi çok şaşırtmış ve üzmüştür. Bunun bir provokasyon olduğuna, olayı marjinal bir grubun yaptığına ve yürüyüşle bir ilgisi olmadığına inanmak istiyoruz. Aksini düşünmek insanı büyük bir hayal kırıklığına uğratıyor. Demokratik bir etkinlikte o pankartı açanlar ve açılmasına göz yumanlar Atatürk'ün ruhuna saygısızlık ve Türk Silahlı Kuvvetleri de büyük haksızlık etmişlerdir. Bu ülkede görevini en iyi yapan kurumların başında Ordu gelir. Eğer bu pankartla, ordunun Cumhuriyetin temel ilkelerinin korunması ile ilgili görevi ima edilmek isteniyorsa, TSK bu görevini de tribünlere oynayarak değil yasal platformlarda en iyi şekilde yapıyor. Hem artık çağımızda medeni ülkelerde, rejimi ordu değil sivil toplum koruyup kolluyor. Odalar, sendikalar, işadamları, işçiler, memurlar kısacası tüm sivil toplum örgütleri Demokrasinin-Cumhuriyetin teminatı olmalıdırlar. Her şeyi ordudan beklemek kolaycılıktır. Pısırık bir sivil toplum kendi işini başkasından bekler... O talihsiz pankart demokrasimiz için gerçekten kara bir lekedir. O pankartı açanları şiddetle kınıyorum. Herşeyi ordudan beklemeyelim Hükümetin icraatını beğenmeyenler hemen orduya koşuyor. AB sürecinde olan bir ülke için ne kadar kötü bir görüntü. İdarenin icraatını beğenmiyor iseniz seçimde gereğini yaparsınız. Yürüyüş-gösteri-toplantı yapma, İdarecilere faks-email yağdırma hakkınız var. Muhalefeti ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirme imkanınız var. Tüm bu demokratik yollar dururken her problemde orduyu ziyaret etmek, orduyu göreve çağırmak çok ilkel ve modası geçmiş bir yöntem. Bu yöntem ülkemize büyük zararlar veriyor. Sivil kökenli problemlerin çözümü için sivil yöntemler kullanılmalıdır. Depremde ordu, yangında ordu, sel felaketinde ordu iç güvenlikte ordu dış güvenlikte ordu, YÖK krizinde ordu, Türban krizinde ordu. Her şeyi ordudan bekleyeceksek diğer kurumlar ve toplumun kalan kesimi ne işe yarıyor ? Bu ülkede ne zaman iyi şeyler olmaya başlarsa birileri hemen düğmeye basar, ya işçiler sokağa dökülür, ya cezaevleri karışır ya da Üniversitelerde olaylar başlar. YÖK ile Hükümet arasındaki gerginlik, tam birileri tarafından istismar edilip, iş çığırından çıkarılıp toplumsal barışı dinamitlemek üzereyken, uzlaşmanın sağlanmış olmasına çok sevindim. Bu konuyu istismar edip huzurumuzu kaçırmak isteyenlerin beklentisi kursaklarında kaldı. Hem öğretim üyelerimiz hem Hükümet bu uzlaşıyı devam ettirmeli, provokatörlere fırsat vermemelidir. Tüm okuyucularımın Ramazanını kutluyor, Mübarek Ramazanın ülkemize bolluk-bereket ve barış getirmesini diliyorum. Not: Bu arada cumhuriyetimizin 80. yaşını da kutluyorum. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhu şad olsun.