12 Eylül 1980 darbesi olduğunda ben, Kara Harp Okulu'nda son sınıf öğrencisiydim. Çok şükür ki darbe sürecinde askeri öğrencilere herhangi bir görev verilmedi. 1981 yılı Ağustos'unda Harbiye'yi bitirip genç teğmenler olarak hayata atıldık. Daha sonra ihtisas eğitimi için Polatlı'daki Topçu ve Füze Okulu'na gittik. Burada bir yıl süren eğitimin ardından Gelibolu'ya tayin oldum. Gelibolu'da genç bir teğmen olarak Batarya Komutanlığı görevine başladım. Bu esnada 12 Eylül rejiminin sivillerle işi kısmen bitmiş, sıra askerlere gelmişti. Özellikle subayların birliklerden toplanarak Ankara'ya götürüldüğü ve Ankara'da oluşturulan özel gözaltı merkezlerinde sorgulandıkları haberleri geliyordu. Teğmen rütbesinden albay rütbesine kadar bazı subaylar ideolojik faaliyetleri nedeniyle kelepçelenip Ankara'ya götürülüyordu. Benim devrem olan 1981 devresinden bazı arkadaşlarımızın götürülmeye başlandığını da duymuştuk. Ama bir gün sıranın bana da geleceğine açıkçası hiç ihtimal vermedim. Kendimce şöyle düşünüyordum; "Ben öğrencilik yıllarımda herhangi bir suç işlemedim. Herhangi bir olaya katılmadım. Bu nedenle beni almazlar." Muhafazakâr Anadolu ailesinden gelen bir insanın taşıyabileceği fikirlere sahiptim. Annemin beşiğimi sallarken kulağıma fısıldadığı değerlere iman ediyordum. Milliyetçi-muhafazakar siyasi çizgiye yakın bir duruşum vardı. Arkadaşlarımız içinde sol fikirli, hatta solun çeşitli fraksiyonlarına yakın duranlar olduğu gibi milliyetçi-muhafazakar sağ görüşlere sahip olanlar da vardı. Ama bu fikirler hiçbir zaman eylem düzeyine geçmedi. Fikir ayrılıkları nedeniyle birbirine giren, kavga eden grupların varlığını hatırlamıyorum. Meğer bu dönemde öğrenciler "sağcı-solcu" diye fişlenmişler. 12 Eylül mantığı da bu fişlemeleri baz alarak mezun edip orduya kattığı subayları toplamaya başlamış. Bu dönemde gözaltına alınıp günlerce işkence edilen subayların neredeyse tamamı bir suç işlediği için değil, beyninin içinde taşıdığı siyasi düşüncesi nedeniyle gözaltında tutuldu. Eylem değil düşünce ve fikirler sorgulandı, fikirlere işkence yapıldı. ........ Gelibolu'da görevimdeyim. Kendi taburumuzda seçtiğim askerlerle atış yarışmalarına katıldım. Önce Alay sonra Kolordu birincisi olduk. Kolordumuzu temsilen Pınarhisar poligonunda yapılan Ordu Silah yarışmasına katıldık ve orada Ordu birincisi olduk. Askerimizle birlikte göklere uçuyoruz. Birincilik kupasını ve madalyaları alarak Gelibolu'daki kendi merkezimize döndük. Kolordu komutanımıza kazandığımız birincilik kupasını takdim etmek için sabırsızlanırken Tabur komutanım yanıma yaklaştı ve kulağıma eğilerek "Ankara'dan tutuklanma kararının bir gün önce geldiğini" söyledi ve hıçkırıklarla yanımdan ayrıldı. Elimden birincilik kupasını alan Korgeneral adeta buz kesmişti. Bana bir şeyler söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu. Biz "ordu" birincisi olmanın sevincini ve onurunu yaşamak isterken bizi karşılayan amirlerimiz gelen tutuklama emrinin hüznü içindeydiler. Sonra başımıza neler neler geldiğini yarın sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.