Değişimcilerle statükocuların mücadelesi

A -
A +

Türkiye siyaseten keskin virajlardan geçiyor. Öyle ki, son beş yılda yakaladığımız istikrar ve ekonomik güce rağmen bir miktar yalpalamak zorunda kaldık. 22 Temmuz 2007 tarihinde milletçe yaşanan süreci nasıl değerlendirdiğimizi oylarımızla ifade edeceğiz. Türkiye seçim sath-ı mahaline henüz girmiş sayılır. Ancak siyasi trafiğin yoğunluğunun geçmişteki pek çok seçimi gölgede bırakacak kadar yüksek olduğunu şimdiden söyleyebilirim. Besbelli siyaset bu yaz rehavete kapılmaya fırsat bulamayacak. Solda birliğin zemini Bu seçimlerin rüzgârı ise on yıllardır yapılmayan solda birlik projesinin şu bir iki haftada kotarılmaya çalışılması oldu. Medyanın bu amaç için bilhassa DSP üstünde büyük bir baskısının olduğuna hep beraber şahit oluyoruz. Medyada CHP ve DSP'nin birleşmemesi affedilmez bir tarihi vebal olarak tanımlanıyor. Oysa ben CHP ve DSP'nin siyasi tutumları, hedefleri ve üsluplarıyla iki ayrı parti olduğunu ve aynı çatı altında bu tutumların bir araya gelmesinin çok zor olduğunu düşünüyorum. DSP takındığı ılımlı tutum, milleti kucaklamak için çalışırken milletin değerleri ile devletin değerlerini barıştırmak için samimi bir çaba sarfetmesiyle sağ seçmenin de takdirini ve oyunu almış bir parti olarak siyasi yelpazede yer aldı. Buna karşılık CHP ise tam tersine bir üslup takındı, seçmen karşısında. Çok dar bir çerçevenin dışında kalan herkesi tehdit unsuru gibi tanımladı ve milletin değerlerine şüphe ile yaklaştı. Şimdi CHP'nin herkesi kucaklayabilmesi mümkün olabilir mi? DSP ve CHP'nin ikisinin de sol parti olması gördüğünüz gibi aynı çatı altında buluşabilmesi için yetmiyor. Bence DSP bu noktada üstündeki baskılara rağmen şu sorunun cevabını vermeli. DSP 22 Temmuz 2007 seçimlerinde ne pahasına olursa olsun TBMM birkaç milletvekili göndermeli mi, yoksa bir dönem dişini sıkarak sonraki dönemde CHP'nin şimdi sahip olduğu ana muhalefet görevine mi hazırlanmalı? Anketleri doğru okumak Seçimlerin yaklaşmasına paralel olarak medyaya yansıyan anketlerde de bir artış var. Nitekim geçen gün iki ayrı gazetede iki ayrı anketi bir arada değerlendirdim. Yeni Şafak'ta yayınlanan ve Anar tarafından düzenlenen ankete göre TBMM'ye iki parti giriyor. Yüzde 38,3 ile AK Parti, yüzde 14,7 ile de CHP. Buna karşılık Vatan'ın TBMM'ye dört partinin gireceğini söyleyen Estima tarafından yapılan anketinde ise AK Parti yüzde 29,6 oy alıyor. Beni bu iki anketi karşılaştırmaya iten ise iki anket arasındaki fark değil. Benim asıl dikkatimi çeken Vatan gazetesinde yayınlanan ankette yer alan "Türkiye'nin sorunlarını hangi siyasi parti çözer?" sorusuna verilen yüzde 42,7 AK Parti, "Türkiye'nin siyasi sorunlarını hangi lider çözer?" sorusuna verilen yüzde 40,3 Recep Tayyip Erdoğan cevabı. Yani anketi dikkate alırsak, AK Parti'ye oy vermeyeceği halde Türkiye'nin sorunlarını çözebileceğini düşünen önemli bir kitle ile karşı karşıyayız. Üç soruya verilen cevapları nasıl tutarlı bir şekilde telif edebileceğimizi açıklayan varsa bana yardımcı olsun lütfen. Koalisyonsuz hükümet şart Türkiye bugüne dek en çok koalisyonlardan çekti. Hangi partiler arasında kurulursa kurulsun ekonomik ve siyasi tarihimizde koalisyonlu yıllar hep kayıp yıllar olarak adlandırıldı. Yönetemeyen demokrasi ve aciz siyasetle çok zaman ve enerji kaybettik. Koalisyonlar siyaseti de, bürokrasiyi de böldüğü içindir ki istikrarı yakalamak mümkün olmadı. Türkiye, sorun çözecek bir iradeye ve vizyona sahip olacaksa bunun sırrı hiç de esrarengiz değil. Tek parti hükümetine sahip olmadan anlamlı ve verimli bir performansa sahip bir hükümetle yönetilme ihtimalimiz çok zayıf. Bence halk da bunun farkında ve Tayyip Erdoğan'ın karizması ile Deniz Baykal'ın gol atmaktan çok savunmaya önem veren, iktidara talip değilmiş gibi görünen siyasi tutumlarını okuyunca sandık başında ona göre karar verebilir. Geçen dört yılda ülke olarak gösterdiğimiz değişim performansına bakarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bu seçim sanıldığı gibi laiklik-anti-laikliklik ekseninde değil değişimcilerle statükocuların yarışı halinde geçecek ve milletimiz oyunu değişimi temsil eden partiden yana kullanacak. Bu vesileyle şu an yaşanan belirsizliklerin çözümü için tek yolunun sandık başında irademizi beyan etmekten geçtiğini bir kere daha vurgulamak istiyorum. Milli iradenin hakkıyla tecelli etmesi için de tek tek vatandaşlarımıza büyük bir görev düşüyor. Her vatandaşımızın bu şuur içinde hareket edeceğini ve oy vermeme gibi bir yola tevessül etmeyeceğine eminim. Türkiye'nin gelecek beş yılına mührünü vuracak seçim şimdiden hepimize hayırlı ve uğurlu olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.