Süleyman Karaman'ın demiryollarımıza getirdiği ivme üst üste yaşanan elim kazalardan sonra medyada kopartılan fırtına ile adeta bıçakla kesilmişti. On yılların ihmalini iyi niyetle aşmaya çalışan bir insanın önüne duvar gibi çıkmıştı manşetler. Çünkü iş mahkemeye intikal etmeden gazeteler hükmünü vermiş, suçluyu tespit etmişti. Şimdi ise elimde bir mahkeme kararı var. Kararda Ankara Bölge İdare Mahkemesi Pamukova'da yaşanan trajik kaza ve daha sonrasında kaza ile ilgili delillerin karartılması iddiasıyla mahkemeye verilen Süleyman Karaman'ın TCK'ya göre suç teşkil eden bir fiil veya eyleminin olmadığı tespit ediliyor. Böylece Karaman bağımsız mahkemenin kararıyla beraat etmiş oluyor. Basının duyarsızlığı Ve şimdi "kaza" günlerinin kesin hüküm açıklayan manşetlerinin esamisi bile okunmuyor. Özür dileyecekleri yerde sanki Süleyman Karaman diye biri hiç yaşamamış ve kısa bir süre önce atılan manşetlerin oluşturduğu baskıya hiç maruz bırakılmamış gibi yapıyorlar. Halbuki demiryollarımızın o makus talihi yenilmek ve yılların ihmaliyle kullanmaya mahkum edildiğimiz karayollarının yanı sıra alternatif bir taşıma sistemine sahip olmak için adımlar atmaya başlamak üzereydik. Süleyman Karaman'a yapılan yargısız infazın kurbanlarından en önemlisi demiryollarımız oldu sonuç itibariyle. En değerli kaynak insan Mahkeme kararı birkaç sağduyulu köşe yazarı dışında ucundan ve kıyısından bile olsa bağımsız mahkemenin kararını yayına değer bulmuyor. "Ayranımız kabararak veya gerekli teknik bilgiye ihtiyaç duymayarak 'genelleme' yapmak yanıltıcıdır. Çabuk ve aşırı genelleme bir zihin tuzağıdır. Komplo teorilerinin, bağnazlıkların, siyasi ve ideolojik linçlerin de temelinde bu vardır" diyen Taha Akyol ne kadar haklı bir serzenişte bulunuyor değil mi? Türkiye'de en büyük israf insan kaynaklarında yaşanıyor. Çünkü diğer kaynakları kullanan insan olmadan ne sermayenin, ne doğal kaynakların ne de boş fabrika binalarının bir anlamı olabilir. Doğru bilgi ve tecrübeye sahip olmayan insanlara emanet edilmesi halinde en yeni teknolojiden bile verim alınamaz. Türkiye bu yüzden öncelikle insanını harcamamayı öğrenmeli. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" demeyen, elini taşın altına sokmaktan, sorumluluk almaktan çekinmeyen ve bu sorumluluğun hakkını veren insanlara hak ettiği değeri vermeli. Bu israfa dur demek ise Süleyman Karaman gibi değerli insanlara sahip çıkmaktan, tecrübe ve enerjilerinden hakkıyla istifade etmekten geçiyor elbette.