Yüzde doksanbeşi Müslüman olan bir ülke; ülke insanının önemli bir bölümünün özel hayatını inançlarına göre yaşamak istemesi, özel hayatını inançlarına göre düzenlemesinden daha doğal ne olabilir? Bu en basitinden bir insan hakkı olarak görülmelidir. Demokrasinin 'olmazsa olmaz' kuralıdır bu. Siz hem demokrasiden bahsedip hem de insanların özel hayatlarına, inançlarına sınırlama getiremezsiniz. İrtica paranoyası ile hareket edip insanların en temel insan haklarını kısıtlarsanız, İran'dan Suudi Arabistan yönetiminden ne farkınız kalır? Orada başı açık gezemezsiniz, tesettürsüz sokağa çıkamazsınız, mayo ile denize, havuza giremezsiniz. Bu tarz özel yaşam biçimine hayat hakkı yok oralarda. Ama zaten o rejimler demokratik rejimler değil. Demokrasinin olmadığı yerde insan haklarından bahsetmek mümkün değil. Ama lütfen samimi olup, hiç sağa-sola yalpalamadan aynayı bir de kendimize tutalım. Güya biz demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile kısmen de olsa hakim olduğu bir ülkeyiz. Acaba bizde durum nasıl? Sokakta inancı gereği tesettür kıyafeti ile gezen bir kadına rejimimiz nasıl bakıyor? Neden onu inancına göre kıyafetini seçme hakkını kullanmış bir insan olarak değil de, potansiyel irtica tehdidi olarak görüyor? Sokaklarımızda mini etekli bir kadınla tesettürlü bir kadın omuz omuza dolaşamaz mı? Haşema ve tesettür mayo ile denize, havuza giren bir insanı bu tercihinden dolayı âdeta aşağılayarak, yadırgayarak gazete manşetlerine taşımak ne kadar insan haklarına saygı ile bağdaşabilir? Neden tesettür mayosu giyen bir kadınla bikini giyen bir kadın aynı plajda denize girmesin. Bikinili kadını rejimden yana, tesettür mayosu giyen kadını rejim karşıtı gibi algılamak ne kadar doğru bir algılama biçimi? İnançlarına uygun özel hayat tarzlarını günlük yaşamda tatbik eden insanlara sınırlamalar koymanın, onları bu nedenle aşağılamanın, baskı altında tutmanın İran'daki, Suudi Arabistan'daki uygulamalardan farkı nedir? Hiçbir farkı yok. İkisi de aynı sonucu veriyor. İki örnek de insan hakkının kısıtlanması. Mini etek ile bikiniyi ve batılı standartlarda bir kıyafeti tercih eden birine Orta Doğu'daki bazı rejimlerin uyguladığı antidemokratik kısıtlamaları maalesef biz de ülkemizde inançlarına göre hayat tarzı olan ve buna göre yaşamak isteyen insanlarımıza uyguluyoruz. Hem de rejimi bahane ederek uyguluyoruz. Bu bencilliktir, antidemokratik bir uygulamadır. İyi incelerseniz, ülkemizde en az yüzde kırklık bir kesim özel hayatını inançlarına göre düzenliyor. Bu insanları evlerine kapatamazsınız. "Git Arabistan'da-İran'da tatil yap" diyemezsiniz. Bu insanlar herkes gibi bu ülkenin sahibi. Bunlar rejim düşmanı filan da değil. İddia ediyorum bu anlayıştaki insanların en az yüzde doksanbeşi Cumhuriyet değerlerini benimsemiş, rejimle problemi olmayan ve Türkiye'nin batı dünyası içinde yer almasını isteyen insanlar. Hangi rejim tehlikesi? Tarafsız, güvenilir bir araştırma yapılsın, görülecektir ki, Türkiye'de şeri esaslara dayalı bir rejim isteyenlerin oranı maksimum yüzde beşi geçmez. Bu yüzde beşi gerekçe göstererek yüzde kırklık bir oranı oluşturan insanlara hayatı-günlük yaşamını zehir etmeye kimsenin hakkı yok. Gazetelerde günlerdir manşetlerden verilen bir haber ilgimi çekti. Karaburun'da bikinili Gülden Aydın'la haşema giyen birkaç kişi arasında, çevreyi kirletmekle ilgili tartışma çıkmış. Olay münferit bir olay. Hiç kimsenin tasvip edemeyeceği bir olay. Ancak olayın dikkatimi çeken bir yönü de giyim-kuşam tarzları nedeniyle ülkemizde yıllardır Gülden Aydın gibi giyim tarzı nedeniyle süründürülen ve münferit olmayan, her gün her yerde rastlayabileceğimiz insanların mağduriyetlerinin aydın geçinen yazar-çizer takımımız tarafından görmezlikten gelinmesi. Çifte standartlara isyan ediyorum. Eğer Gülden Aydın'a kıyafet tercihi nedeniyle saldırmışlarsa saldıranları kınıyorum. Ama aynı tepkinin-hassasiyetinin ayrım yapılmadan diğer mağdurlar için de gösterilmesini bekliyorum. Ötesi samimiyetsizliktir. Aksi takdirde bu yazar-çizer takımımızın da katkısı ve kışkırtmaları ile ayrı hayat tarzını benimseyen insanlar birbirini hasım olarak görmeye başlar. Bu sonuç ülkemize zarar verir. Demokratik bir ülkede herkes birbirinin inancına, giyimine, yaşam şekline saygı göstermek zorundadır. Karaburun'da meydana gelen bu olayı tasvip etmiyorum, bu münferit olayı bir genelleme içine sokarak günlerce manşetlerde tutmanın hangi amaca hizmet ettiğini ve Türk turizmine ne katkı verdiğini de merak ediyorum!..