Mayıs 1919'da yola çıkan Cumhuriyet ve Demokrasi vapuru AB hedefine doğru ilerliyor. Hem de Statükocuların, çalıştıkları kurumları babasının çiftliği zanneden bazı üst düzey memurların, aydın geçinen dünyadan-milletten kopuk yaşayan bazı 'tuzu kuru' bilim adamı ve yazar-çizerlerin tüm engellemelerine rağmen Cumhuriyet Vapuru çağdaş uygarlığa doğru hızla yol alıyor. Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, o günlerde laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti hedefine yönelmemiş olsalardı, bu gün İran'dan, Suudi Arabistan'dan, Irak'tan ne farkımız olurdu? Bugünkü aydınlarımız bize Çağdaş Uygarlık düzeyini ve demokrasiyi hedef gösteren Atatürk'ü hangi ölçüde algılayabildiler? Onlara kalsak tüm komşularıyla kavgalı, kendi halkına şüphe ile bakan, dünyadan izole olmuş demokrasi ve yükselen değerlere uzak, milleti ikinci planda tutan, devletin ve yönetenlerin kutsal olduğu 'içine kapanmış' bir üçüncü dünya ülkesi olurduk. Allah'a şükürler olsun ki, iş her zaman onlara kalmadı. Bir insan demokrasiye inanmıyorsa ve demokrasiyi içine sindiremiyorsa 10 tane de Üniversite bitirse o insana aydın denmez. Öyle bir ülke düşünün ki, memleketin hukukçularını temsil eden bir sivil toplum örgütünün başındaki insan, demokrasiye inanmayan bir insan olsun. Avukatlarımız adına büyük bir talihsizlik. Bu ülkedeki Barolar Birliği Başkanı çıkıyor ve yüzde 34 oyla iktidara gelmiş, Mahalli seçimlerde halk desteğini yüzde 42'ye çıkarmış bir Başbakan için "İmam Hatipte okumuş bir insanın Türkiye'de Başbakan olmasını içime sindiremedim" diyor. Yazıklar olsun!. Bu, millet iradesine karşı saygısızlıktır. Özal'ı da içlerine sindirememişlerdi! Sayın Baro Başkanı Tayyip Erdoğan'ı değil, demokrasiyi içine sindirememiş. Sıradan bir insan bu sözü söylese dikkatinizi çekmez. Ama hukuk eğitimi almış ve üstelik demokrasiyi en çok koruması gereken bir camianın temsilcisi bu lafı ederse şaşırmamak elde değil. Sayın Özok'a tavsiyem; hemen Barolar Birliği Başkanlığını bırakıp Muhalefet Partisinde siyasete başlamalı. Bu kafayla, öyle bir kurumun başında durulmaz. Hukukçular Millet iradesine, demokrasiye en çok saygı duyan ve özen gösteren insanlardır. Özdemir Özok, onları temsil edemez. Demokrasiyi hazmedemeyen bir Baro başkanı olamaz. Rahmetli Özal'ın Cumhurbaşkanlığını, rahmetli Menderes'in Başbakanlığını içine sindiremeyenler de çıkmıştı. O gün demokrasiye inanmayanların bugünkü uzantısı Sayın Özok. Türk Telekomun özelleştirmesini engelleyerek bu ülkeye 30 milyar dolar kaybettiren Bakanları, Türkiye'nin AB'ye girmesini ıskalayan, geciktiren Başbakanları, Türk ekonomisini krize sokan siyasileri içinize sindirebiliyorsunuz da, tüm dünyanın takdir ettiği Rahmetli Özal'ı neden sindiremiyorsunuz? Tek nedeni var, inançlı bir insan olması ve sizinle aynı siyasi görüşü paylaşmaması. Bir insanı içinize sindirebilmeniz için sizinle aynı siyasi çizgide mi olması gerekiyor? Aslında sizin içinize sindirip sindirememeniz çok önemli değil. Önemli olan Milletin içine sindirebilmesi. Onun ölçüsü de seçimlerde ortaya çıktı. Kimse, "Kanunlara uymayacağız" diyemez Geçen hafta vahim olan bir başka gelişmeye daha şahit olduk. Hükümetin Meclise getirdiği YÖK yasasını protesto eden bazı bilim adamlarımızın, profesörlerimizin açıklamaları beni hayrete düşürdü. Bu yasayı beğenmeyebilirsiniz, size yanlış gelebilir. Hukuki yollarla demokratik tüm tepkilerinizi gösterebilirsiniz. Bu en doğal hakkınız. Ama sayın Profesör, tüm kamuoyunun önünde mikrofonlara, "Bu kanun çıksa da uymayacağız" diyemezseniz!. Sırtınızda taşıdığınız cüppeden utanın. Gençlerimize-insanlarımıza kötü örnek oluyorsunuz. Kanunlara uymamak bir bilim adamına yakışır mı? Nasıl böyle bir mesaj verirsiniz? İşinize gelince demokrasiden, hukuktan, kanundan bahsedeceksiniz, işinize gelmeyince efelenip "kanun çıksa da uymayacağız" diyeceksiniz. Sizin demokrasi anlayışınız bu mu? Unutmayın ki siz orada kanunlar sayesinde kalabiliyorsunuz, kanunlar en çok sizin işinize yarıyor, en çok size lazım. Bu açıklamanızdan sonra insanlar size saygı duyar mı, sizi dinler mi, sizi bilim adamı olarak kabul eder mi? Bir hukuk devletinde herkes kanunlara uymak zorundadır. Hele hele bilim adamları bu konuda herkesten daha fazla hassas olmak durumundadırlar. Hukuk devleti kavramını içine sindiremeyenler bilim adamı olamaz!.