Anayasa Mahkemesi keşke DTP'yi kapatmak yerine bu partinin içinde terör örgütü PKK'yı ve örgüt liderini tek adres olarak gören, onlara yakın duran şahinleri siyaset dışına atsaydı daha iyi olurdu. Sorunların çözüm şekli olarak demokratik siyaseti seçen, çözüm yeri olarak da TBMM'yi adres olarak gösteren DTP'liler, siyasete partileri ile devam etmeli, kendisi Mecliste aklı dağda olan, TBMM'de PKK'nın tetikçiliğini yapmaktan başka bir hedefi olmayan DTP'liler de terör örgütü ile organik bağları olduğu gerekçesiyle siyasetin dışına atılmalıydı. Bu ayırımı yapabilmek mümkün müydü? Evet mümkündü. Sokaktaki sıradan bir insan bile bu ayırımı yapabilecek durumda. Neyse olan oldu. Maalesef DTP'nin içinde sorunların terörle değil demokratik siyasetle-diyalogla TBMM zemininde çözülebileceğine inanan DTP'liler yenilgiye uğradı. PKK, İmralı ve onların DTP içindeki sadık temsilcileri galip geldi ve DTP'yi kapattırdılar. Doğu ve Güneydoğu halkının demokratik açılıma destek vermemesi için PKK her türlü yolu deneyecek. Türkiye'nin diğer bölgelerinde halkı kışkırtmak için elinden geleni yapacak. Bir Türk-Kürt çatışmasının başlaması için gerekli tüm provokatif eylemleri yapacaklar. Şehirlerde PKK, organize ettiği 300-500 yandaşı ile izinsiz gösteriler yapmaya devam edecek. Bu göstericiler esnafın camını, penceresini indirecek, aracını yakacak, evine-barkına, malına zarar verecek. Vatandaşı karşılık vermesi için tahrik edecek. İşte İstanbul'da, Mersin'de ve Muş Bulanık'ta meydana gelen olaylar bu senaryonun bir parçası. Aklı başında hiçbir vatandaş bu oyuna gelmemeli. Tahriklere kapılmamalı. Kendisini polisin, savcının ve hâkimin yerine koymamalı. Onun camını-çerçevesini indiren, aracını yakan PKK yandaşını bulup adalete teslim etmek polisin görevi. İşlediği suçun cezasını kesmek de mahkemelerin görevi. Silahı, satırı, baltayı çekip PKK yandaşının cezasını kendimiz vermeye kalkarsak eşkıyadan ne farkımız kalır? Zaten PKK'nın amacı da toplumu bu psikolojiye itip iç çatışma çıkarmak. Ne olur duygularımızın esiri olmayalım, aklımızı kullanalım. DTP'nin kapatılması ile ilgili olarak, "terörü kınamayı ve PKK ile aralarına açık mesafe koymayı ısrarla reddettiler" değerlendirmesini yaptı AB. Bu gelişmelerin destekledikleri demokratik açılımı tehlikeye sokacağından endişe duyuyorlar. Kürt kökenli siyasetçilerimiz AB'nin bu değerlendirmesini dikkatle okumalı ve ders çıkarmalıdırlar. Ne mi yapmalıyız? Demokratik açılım sürecinde gaza basmalıyız. Anayasa değişikliği ile siyaseti partilerin kapatılma hukukunu AB seviyesine hemen getirmeliyiz. "Her Kürt PKK'lıdır" düşüncesine asla katılmayıp Kürt kökenli vatandaşlarımızı PKK'nın ve yandaşlarının kucağına bırakmamalıyız. PKK'nın yandaşlarını kullanarak demokratik açılımı engellemek için şehirlerde tırmandırmaya çalıştığı terör tahrikine kapılmamalı, sadece güvenlik güçlerine yardımcı olmalıyız. Terörü-şiddeti reddeden Kürt kökenli siyasetçi ve aydınları cesaretlendirmeli ve onların önünü açmalıyız. Açılımın başarılı olması halinde biteceğine inanan PKK bu çabaların başarısız olması için elinden geleni yapmaya devam edecek.