"Demokratik Açılım"ın sınırları

A -
A +

Hükümetin "Demokratik Açılım" sürecinin koordinasyonundan sorumlu İçişleri Bakanı Beşir Atalay bu konuda gelinen noktayı kamuoyu ile paylaştı. Bakan Atalay, ilk kez çerçeveyi çizdi ve "üniter devlet tartışmaya açılmayacak, Kürtçe eğitim ve af gündemimizde yok" dedi. Aslında Sayın Atalay'ın böyle bir çerçeve çizmesine gerek bile yok. Anayasa ortada. Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 3. Maddesi orta yerde dururken üniter yapıyı zedeleyecek ve eğitim dilini değiştirecek herhangi bir öneriyi tartışmak yersiz. Ne çabuk unutuldu? Anayasa'nın değiştirilmesi teklif edilemeyen maddelerini aynen muhafaza ederek darbe anayasasının yerine AB'ye uyumlu yeni bir anayasa taslağı öneren hükümetin başına gelmedik iş kalmadı. Kurumsal bir mutabakat sağlanmadan, tüm siyasi partilerin uzlaşması temin edilmeden hükümetin yeni bir anayasayı Meclis gündemine getirmesi zor bir iş. DTP'liler tatmin olmuyor, "dağ fare bile doğurmadı" diyorlar. Anayasa'nın değişmesini talep ediyorlar. Sanki Türkiye'de değil de uzayda yaşıyorlar. Herhalde unuttular, bu hükümet inancı gereği başını örten genç kızların yüksek öğrenim hakkını vermek için yaptığı düzenlemeyi Meclis'e getirdi. Yüce Meclis 411 oyla bu sorunun önünü açtı. Ama Anayasa Mahkemesi derhal bu yasayı iptal etti. En doğal insan hakkını hem de 411 oyla veremeyen bir Meclis, nasıl olacak Anayasa'nın 3. Maddesine aykırı düşebilecek düzenlemeler yapacak? 411 oyla öğrenim hakkını vermeye çalışan bu Meclis'in iktidar partisinin kapatılmanın eşiğinden kıl payı döndüğünü unuttunuz herhalde. Hükümet "demokratik açılım" konusunda ne yapacaksa mevcut Anayasa'nın sınırları içerisinde kalarak yapacaktır. Bu sorunu çözecek olan Meclis'tir. Ekim ayı başında Meclis açılacak. Yüce Meclisimiz her türlü fikir ve önerinin rahatça tartışılabildiği en yüce organ. Bu kronik sorun sadece hükümetin değil, hepimizin sorunu, devletin sorunu. Önyargılı olmaya gerek yok. Hiçbir güç bu ülkeyi bölemez. CHP ve MHP'nin bazı kaygılarını anlamak mümkün. Ama ülkenin Başbakanı ve hükümeti en az onlar ve bizler kadar ülkemizin ve milletimizin çıkarları konusunda hassastırlar. CHP'nin fonksiyonu bu süreçte önemli. Siyasi partilerimiz bu can yakıcı sorunun çözümünde siyasi rant elde etme hevesinden vazgeçmedikçe bu sorun çözülemez. Bu millet siyasetçilerimizden ilk kez cesaret ve özveri bekliyor. Hükümet çıkıp da CHP'ye "önceki yıllarda hazırladığınız ve Sayın Baykal'ın altında imzası olan Kürt raporunu esas alalım" derse CHP ne yapacak merak ediyorum doğrusu. Dün en keskin raporlara imza atacaksın, bugün de en keskin çözüm karşıtı olacaksın. Tam bir çelişki ve tutarsızlık. Hükümet, serinkanlılığını kaybetmeden tahriklere ve provokasyonlara aldırmadan tam güvenle çalışmalarına devam etmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.