"Demokratik Özerklik ve Beyaz Kürtler"

A -
A +

Amerika ve Kuzey Irak'taki yerel yönetimin müsamahası olmadan terör örgütü PKK'nın Kandil'de kalmasının ve Irak topraklarını üs olarak kullanıp Irak-Suriye sınırını geçerek Türkiye topraklarında eylem yapmasının mümkün olmadığını herkes biliyor. Terörle mücadele konusunda Türkiye'nin İran ve Suriye ile ittifak içinde olması, PKK'ya destek konusunda ABD'yi iyot gibi açığa çıkarıyor. Irak'tan çekilmeyi tamamlamak isteyen ABD, Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetimle Türkiye'nin ilişkilerinin düzelmesini, gelişmesini istiyor. Ayrıca İran'ın Irak'ta tek başına at koşturmasını engellemek için Türkiye'nin Orta Doğu'da güçlü olmasını arzu ediyor. Tüm bu gerekçelerle PKK'ya, "Terörü, saldırıları durdur. Siyaset yap" diyor. 'Sözde ateşkes' kararının PKK'nın kendi iradesi ile aldığı bir karar olmadığını düşünüyorum. ABD'nin ve Kuzey Irak yerel yönetiminin baskısı ile ateşkes kararı alan PKK, seçimlere 6 ay kala Doğu ve Güneydoğu halkını hükümetle karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Terör eylemleri durduğunda, PKK kan dökmediğinde AK Parti'nin Doğu ve Güneydoğu'da yüksek oranda oy alacağını biliyor. Hükümetin "Demokratik açılım süreci" ile PKK'nın ve BDP'nin elindeki istismar kozlarını aldığını fark eden örgüt, AK Parti'nin yaptıklarının meyvelerini almasını engellemek için beklenti çıtasını yükseltiyor. Demokratik toplum kongresinde ortaya konan ikinci resmî dil, ayrı bir bayrak, ayrı bir güvenlik gücü, ayrı bir Meclis talebi, bir federasyon talebidir. Bu talebi dile getirenler bunların uçuk olduğunu kendileri de biliyorlar. Ancak "demokratik açılımı" sürdürmeye çalışan hükümete Karadenizli, İç Anadolulu, Egeli veya Akdenizli vatandaşların tepkisini yönlendirmek için bu uçuk talepleri siyasi maksatlı olarak dile getiriyorlar. Kendi ana dilini konuşmak bir insanlık hakkıdır. Hiç kimse Kürt kökenli vatandaşlarımıza 'Kürtçe konuşamazsınız' demiyor. Bu ülkenin resmî dili Türkçe. Türkçe bilmeyen vatandaşlarımızın resmî dairelerdeki iletişimi ile ilgili düzenlemeler talep etmek makul bir durumdur. Ama Türkçe'nin yanında ikinci bir resmî dile neden ihtiyaç duyulur? Eğer amaç federatif bir yapı talebi ise hem mevcut Anayasa buna izin vermiyor hem de bu konuda toplumsal bir uzlaşma yok. "Ben Kürt sorununu savunuyorum. Savunmaya da devam edeceğim. Ama Kürtçülüğe de karşıyım, Türkçülüğe de. Medeniyetimizde ırkçılık yok, kavimlere saygı var" diyen bir Başbakan var. Kimliğinizi inkâr etmiyor, geçmişte bu konuda yapılanları eleştirebiliyor. O bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın kültürel haklarını ve bireysel özgürlüklerini kullanmaları için 'Türkiye'yi bölüyor' eleştirilerini ve siyasi riskini göğüsleyerek elinden geleni yapıyor, adımlar atıyor. Başbakan özerklik taleplerini, "genel seçimler öncesinde iç politikayı dizayn etme" çabaları olarak algılıyor ve ülke üzerinde 'ameliyat'a izin vermeyeceklerini söylüyor. Türkiye bugün üniter yapıyı tartışmaz. Aslında bunu herkes gayet iyi biliyor. Ama seçim öncesinde BDP elindeki tüm kartları masaya sürüyor. Amaç, bölge halkı ile AK Parti'nin ve devletin arasını açmak. BDP'nin ve azınlıktaki beyaz Kürtlerin amacı Kürt dilinin her yerde özgürce kullanımını sağlamak mı yoksa Kuzey Irak benzeri federatif bir yapı oluşturmak mı? Önce bu sorunun cevabı verilmeli.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.