Uzun süredir Ankara kulislerinde dolaşan bir dedikodunun peşine düştüm. Güya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Deniz Feneri dosyasını incelemiş ve dosyada AK Parti'ye kapatma davası açabilecek belge ve bulgulara ulaşmış. Siyasi partilerin yurt dışından yardım almaları yasak. Önce AK Parti cephesini araştırdım. Partinin kuruluşundan bu yana hesabını-kitabını tutanlarla görüştüm. Yurt içinden ve yurt dışından Deniz Feneri derneklerinden hesaplarına intikal etmiş bir kuruş olmadığını söylüyorlar. Partinin hesapları konusunda son derece rahatlar. Hesapların şeffaf olduğunu-parti hesapları konusunda en ufak bir sorunlarının olmadığını söylüyorlar. Aynı şeyleri Sayın Başbakan da söylemişti. AK Parti cephesindeki durum böyle. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı cephesinde de farklı bir durum yok. Konu ile ilgili görüştüğüm hukukçular, "dosyayı detaylı bir biçimde inceledik. Çok uğraştık ama Deniz Feneri dosyasında AK Parti ile ilgili bir bağlantı bulamadık" dediler. "Çok uğraştık" vurgusu dikkatimi çekti. AK Parti'yi anti demokratik yollarla engellemek isteyen çevrelere duyurulur. Haberler iyi değil, dosyada işinizi görecek bir malzeme yok. Dosyada işe yarar bir malzemenin olmadığı Sayın Başsavcının "Yargıtay Onur Günü"nde yaptığı konuşmadan da anlaşıldı. Ne diyor Sayın Başsavcı, "ekonomiyi ön plana çıkararak laikliği unutturuyorlar" diyor. Sayın Başsavcı'ya yeni bir dava için malzeme lazım. Gazete ve televizyonların "Laiklik elden gidiyor", "Cumhuriyet değerleri tehlikede", "İktidar partisi Cumhuriyet değerlerinin altını oyuyor", "Filanca okulda türbanlı öğrenci görüldü", "Kutlu doğum haftasında filanca AK Partili il başkanı laikliği çiğnedi" tarzında haberler yaparak deliller oluşturulması bekleniyor. Parti kapatma ile ilgili yasal mevzuatın çağdaş ülkelerdekine benzer hale getirilmesine de karşı çıkıldığına göre varın siz gerisini hesap edin. Benim herkese tavsiyem; demokratik olmayan-zorlama-millet vicdanını rahatsız edecek yollara tevessül edilmemesidir. Bırakın, millet sandıkta herkese hesap sorar.