Dün bu yazıyı yazmaya başladığım saatlerde Başbakanlık resmi konutundaki Kıbrıs zirvesi daha yeni başlamıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu toplantıda öncelikle, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Mehmet Ali Talat ile yardımcısı Serdar Denktaş'a, Amerika'da başkan Bush'la yaptığı görüşme hakkında bilgi vermesi bekleniyor. Sanıyorum Başbakan Erdoğan, TC Başbakanı olarak ABD yönetimine, Türkiye'nin Kıbrıs politikasında şekillendirdiği son açılımla ilgili neler söylediğini, TC adına hangi taahhütlerde bulunduğunu Kuzey Kıbrıslı yöneticelere aktaracak. Onlardan da belirlenen bu politikalara paralel olarak hareket etmelerini talep edecek. Başbakan Erdoğan, ABD yönetimine Kuzey Kıbrıs'ın masaya oturmaya hazır olduğunu iletmesine rağmen; BM Genel Sekreteri Kofi Annan, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'la görüşmeden müzakereleri başlatmıyor. Kofi Annan, Sayın Denktaş'ın TC Başbakanı ile aynı çizgide olup olmadığını net olarak görmek istiyor. Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisinin hemen ardından hem ABD yönetimi, hem de BM Genel Sekreteri Annan, Yunanistan ve Rumlar üzerindeki baskısını giderek arttırıyor. Aslında Türkiye'nin başlattığı Kıbrıs atağı karşısında Atina ve Rum kesimi köşeye sıkışmış durumda. Her iki taraf da tüm umudunu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın, görüşmeleri reddetmesine bağladı. Hem Genel Sekreter Annan, hem de Rumlar, Denktaş'ın Erdoğan'la sorunun çözümü için aynı noktada olmadığını düşünüyor. Rum tarafı, sayın Denktaş'la Türk hükümeti arasında sorun çıkması için adeta dua ediyor. Bu nedenle Erdoğan'ın ABD gezisinde Kıbrıs'la ilgili çizdiği tabloya, sayın Denktaş'ın yorumunun ne olacağı merak konusu. Herhalde bu yorum resmi konutta yapılan bu toplantının sonunda netleşecek. Ümidimiz sayın Denktaş'ın liderlik örneği sergileyip, Türk hükümeti ile paralel hareket edeceğini açıklaması. Aksi taktirde Rum tarafının duaları kabul olacak. Hem Kıbrıs meselesi, hem de AB konusunda verilen bu kadar emeğe yazık olacak. Sayın Denktaş'a ve ömrünü bahşettiği mücadeleye saygı duyuyorum. O bir mukavemet lideri. Eğer tarihin şanlı sayfalarında bir kahraman olarak yerini almak istiyorsa, Kıbrıs Türkünü çözüme ve AB'ye taşımalıdır. Masaya oturmalı, kaçan taraf olmamalı, Kıbrıs Türkünün haklarını masada kalarak savunmalıdır. Eğer bu kararlılığı ve bu iradeyi gösterebilirse, hem Kıbrıs Türküne, hem de Türkiye'ye büyük iyilik yapmış olacaktır. Bunun aksini düşünmek dahi istemiyorum. Kıbrıs'ta çözüm arıyor diye kimse hükümeti suçlamaya kalkmasın. Hükümet doğruyu yapıyor. Hem Kıbrıslı Türkler, hem de bizim için hayırlı olan yol bu. Hükümet edenlerin Kıbrıs'ı satmak gibi bir niyetleri yok. Akıl neyi gerektiriyorsa, onu yapıyorlar. Kıbrıs konusunda doğru bir hamle yaptılar, bütün dünyanın desteğini aldılar. Kıbrıs'la ilgili çözüme bu kadar yaklaşılmışken, muhalefet de buna katkı vermelidir. Bu mesele iç politika malzemesi yapılmayacak kadar hayati bir mesele. Sonuç olarak neredeyse ömrünün tamamını Kıbrıs davasına adayan Denktaş'ın, Kıbrıs konusunda duygusal davranması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak gelinen noktada sayın Denktaş'ın aklını, duygularının önüne çıkarması, uzun vadede Kıbrıslı Türklerin menfaatine olacaktır. Irak'ın kuzeyinde meydana gelen intihar saldırılarına çok üzüldüm. Zamanlaması ilginç. Tam da TC Başbakanının ABD gezisinin arifesine rastlıyor. Türkiye bu gezide özellikle Irak'ın kuzeyi ile ilgili konularda ABD yönetiminden önemli garantiler almışken geldi bu olaylar. Bu olayın kimin işine yarayacağını iyi tahlil ederseniz, arkasında kimin olduğunu bulursunuz. Türkiye'nin işine yaramadığı kesin.