Diplomasi trafiği

A -
A +

Brüksel'de hayatımızın en uzun gecesini ve gününü dün yaşadık. AB'nin Türkiye ile ilgili taslak metni, hem resmi heyeti hem de biz gazetecileri adeta şok etmişti. Gece geç saatlerde, Başbakan Erdoğan'ın, dönem başkanı Hollanda Başbakanı ile görüşmek üzere kaldığı otelden, AB konsey binasına hareket etti. Bu taslak metinde, öne sürülen şartların nasıl kabul edilemez olduğunu, dönem başkanına anlattı. Başbakan'ın bu görüşmede Balkenende'ye tepki gösterdiği ve "600 bin Rum'a 70 milyon Türkü feda ettiniz. Biz size hiçbir şey anlatamamışız" tarzında sert sitemler ettiği söyleniyor. Bizler, gece otelde Sayın Başbakan'ın konsey binasından dönüşünü bekledik. Gece 04.30 sularında otele gelen Başbakan, bizlere "Hayırlı olsun. 4-5 saat ara verip devam edeceğiz" açıklamasında bulundu. Gece boyu diplomatik manevralar devam etti. Başbakan sabah 9.00'da tekrar konsey binasına hareket etti ve dün basın toplantısı yaptığı saate kadar konsey binasında heyetiyle birlikte ataklarını devam ettirdi. Öğleye doğru görüşmelerin tıkandığı, Sayın Başbakanın,"Uçağı hazırlayın dönüyoruz" talimatını verdiği kulislere yansıdı. Türkiye'nin çekinceleri ve özellikle de Kıbrıs konusunda Türkiye lehine bir ilerleme kaydedilmediği için Erdoğan'ın konsey binasını terk edip çıkmak istediği ve Dışişleri Bakanı Gül'e,"Ben ayrılıyorum,siz devam edin" talimatı verdiği bunun üzerine Dışişleri bakanının Sayın Başbakanı ikna ederek yoldan çevirdiği haberleri geldi. Kulislere bomba gibi düşen bu sözlerin ardından hiç alışık olmadığımız bir biçimde Başbakanın saat 15.00'de bir basın toplantısı yapacağı 'saatlerce önceden' ilan edildi. Bize sızdırılan haberlerin tümü Başbakan'ın gelinen noktadan memnun olmadığı ve Türkiye'ye dönmek istediği istikametindeydi. Başbakan bunca emeğe, bunca fedakarlığa karşı ulaşılan seviyeyi hak etmediğimize inanıyordu. Kasımpaşalılık tarafı artık ön plana çıkmıştı. Her an kapıyı çarpıp çıkacağı havası her tarafa yayılmıştı. ? İkna turları sonuç verdi Başbakan'ın bu tavrını gören ağabey konumundaki liderler duruma el koydu. Türkiye'nin çekincelerine, çözüm bulunması istikametindeki çabalar yoğunlaşmaya başladı. Erdoğan'ın resti sonuç verdi. Hollanda, Yunanistan, İngiltere, Almanya ve Fransa'nın katıldığı 5'li bir Kıbrıs zirvesi düzenlendi. Saat 11.00 sularında Başbakan'ın çektiği rest ve Brüksel'i terk etme girişimi sonucunu vermeye başlamıştı. Kıbrıs konusunda İngiltere Başbakanı Tony Blair'in temaslarından sonuç alınmıştı. Bir taraftan Blair, Kıbrıs'la ilgili Erdoğan'la görüşürken diğer taraftan Dışişleri Bakanı Strav da Rum lider Papadapulos'la bir araya gelmiş. Sonuçta mekik diplomasisi ile Kıbrıs'ta her iki tarafın da evet diyebileceği bir noktaya gelindi. Tıkanıklığın yaşandığı 3 konuda da Türkiye'nin duyarlılıklarını kısmen karşılayacak yeni bir metin ortaya çıktı. Ama kabul etmek lazım ki, Başbakan Erdoğan'ın liderlik karizması sürecin kesilmesini engelledi ve Türkiye özellikle dün 10.00-18.00 saatleri arasındaki kritik zaman diliminde önemli kazanımlar elde etti. Bu kazanımların elde edilmesinde Başbakan'ın şahsının, karizmasının etkisinin yanında, ekibinin ve diplomatların yaptığı diplomatik akrobasinin çok önemli payı var. İki gündür Brüksel'de diplomasinin tüm hünerleri sergilendi. İki günde adeta ölümle yaşam arasında defalarca gidip geldik ama mutlu sona ulaşıldı. Başbakan Erdoğan'ın dün yaptığı basın toplantısına katıldım. 3 Kasım seçimlerinden hemen sonra, daha hükümet güvenoyu almadan genel başkan sıfatıyla AB ülkelerinden 13 ülkeye yaptığı geziye katılmıştım. Bir günde 3 ülkeye gitmiştik. O gün AB yolunda başlayan samimi ve hızlı tempo dünkü basın toplantısına kadar aralıksız, yılmadan-kararlı devam ettirildi. Dün geceyi hiç uyumadan geçirdiği halde, basın toplantısında Erdoğan yine zinde ve kararlıydı. Enerjisi bitmemiş, bilakis alınan bu sonuç onu daha da AB konusunda şevklendirmişti. 41 yıldır yolculuğumuzun en önemli dönemecini geçtik,ülkemize milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Net bir tarih alındı, hedefin tam üyelik olduğu vurgulandı ve ileride Türkiye'nin önünü tıkayacak tuzaklar temizlendi. Artık kimse Türkiye'yi tutamaz. 10 yıl değil, 5 -6 yılda bu hızla ,bu kararlılıkla AB'ye hazır hale geliriz. Akli selim herkes, Hükümetin, Meclisin, partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarının ve devlet organlarının bu başarısını alkışlamalıdır. Kıskançlığa gerek yok. AB konusu iç politika malzemesi yapılmamalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.