Kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk, "istifa kararı aldık ama halk parlamentoda kalmamızı istiyor" demiş. Ahmet Türk, PKK baskısına rağmen cesurca düşüncesini dile getirmiş. "Siyasetçinin görevi halka öncülük etmektir" diyen Türk, Meclise geri dönüş sinyalleri verdi. Diğer taraftan Doğu ve Güneydoğu'daki STK'lar da istifalara halk gibi karşı çıktığına göre DTP grubu kime sorarak Meclisten çekilme kararı vermiştir? 2.5 milyona yakın vatandaşın oyu ile meclise gelen DTP'liler, kendi sorunlarının çözümü için onlara oy verip meclise gönderen insanlara sordular mı bu istifa kararını? Bence DTP'lilerin istifa kararı almasını sadece PKK istiyor. Eğer DTP'liler özgür düşünceleri ile hareket etselerdi asla istifa edip Meclisten çekilmezlerdi. DTP'liler, PKK baskısından kurtulup meclise dönerlerse PKK'nın ve onunla iş birliği yapan derin yapıların oyun planları bozulmuş olur. Zaten PKK etkisinden kurtulmadan Meclise dönerlerse normalleşmeye ve demokratik açılıma bir katkıları olmaz. Böyle bir durumda dönmeleri aslında hiçbir şeyi değiştirmez. Sokak eylemlerinin hedefi siyaseti devre dışı bırakmak. Siyaset devre dışı kalırsa sokakların kontrolü terör örgütünün inisiyatifine geçer. Böyle bir sonuç beraberinde OHAL, sıkıyönetim gibi uygulamaları getirir. Hükümetin varlığını sürdürmesini zorlaştırır. Hem PKK hem yeminli AK Parti düşmanları hem de iç ve dış derin yapılar böyle bir ortamın altyapısını hazırlamak için iş birliği içerisindeler. Fakat işin sevindirici tarafı hem halk hem de siyasetçiler kanaatimce bu tuzağı fark ettiler. İşin şakasının olmadığını ve ülkeyi tehlikeli noktalara sürükleyeceğini anladılar. Bir taraftan CHP'nin teşkilatlarına, "İzinsiz hiçbir gösteriye katılmayın" uyarısı yapması, MHP liderinin tabanını sükunete çağırması, tahriklere kapılmamaları yönündeki uyarıları diğer taraftan DTP'li aklı başındaki siyasetçilerin, "Kürtlerin esnafa, vatandaşa zarar verecek eylemler yapmaya hakkı yok. Hiçbir Türk de kendini devletin yerine koyup silahına davranmamalı" tarzındaki ikazları bunların tabanlarına ulaşmıştır. Diğer taraftan İçişleri Bakanı Beşir Atalay terörle mücadelede ve açılımda hükümetin kararlılığını bir kez daha teyit etti. "Provokatörleri ve onların arkasındakileri tek tek tespit ederek adalete teslim edeceğiz. Endişeye mahal yok, her şey kontrol altında" açıklamaları ile güvenlik güçlerinin her şeyi yakından kontrol ettiğini belirtti. Tüm bu sağduyulu açıklamalar iyi ama işin bu noktaya gelmesinde siyasetçilerin suçu yok mu? Her Allah'ın günü, "Açılım bir ihanet projesidir, bir bölünme projesidir" sözlerini işiten tabanı, tahrik eden siyasi parti liderleri değil midir? "Terörle mücadele milli bir meseledir. Kısır siyasi çekişmelere ve küçük hesaplara kurban edilemeyecek kadar ciddi bir iştir. Böyle bir milli meseleye hiçbir katkı vermeyen, aksine sürekli ayrışma içinde olan bir muhalefetimiz var" diyor Beşir Atalay. Ne dersiniz haklılık payı var mı?