Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' ve 'İnternet Andıcı' davalarından dolayı şüpheli sıfatıyla yargı önüne çıkarılması ve mahkemenin kuvvetli suç şüphesinin varlığı nedeniyle tutuklama kararı vermesi tartışılıyor. Kamuoyu bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Genelkurmay karargâhında şube müdürü, plan şube vs. gibi görevlerde çalışan birçok sivil memur, subay, astsubay ve tuğ ve tümgeneral bu iki davadan ötürü tutuklanıp cezaevine gönderildiğinde kamuoyundan bu ölçüde eleştiri gelmedi. Eğer bu iki davadaki iddialar doğru ise, 'komutanının verdiği emrin gereğini yapmaktan başka' hiçbir günahı olmayan onlarca general, subay, astsubay ve sivil memurun aylardır içeride olmasına neden tepki vermedik? 2002'den bu yana genelkurmay başkanlığı yapmış emekli orgeneraller orta yere çıkıp; "Ey savcılar, hakimler, bu insanların bir günahı yok. Bunlara bu işleri yapma emrini biz verdik. Yapılanlar suç teşkil ediyorsa bunun sorumlusu biziz. Bu insanlar verdiğimiz emri yerine getirmek zorundaydılar. Ne soracaksanız bize sorun" demediler, diyemediler. Onların verdiği emirleri yerine getirdikleri için mağdur olan astlarını seyrettiler. Uzun süre tutuklu kaldıkları, aileleri ve kendileri mağdur oldukları halde komutanlarının aleyhine ifade vermediler. Ama baktılar ki uğruna kodeste kaldıkları o kişiler kılını bile kıpırdatmıyor, verdiği emre sahip çıkmıyor ondan sonra savcılara gerçekleri söylemeye başladılar. "İnternet Andıcı" davasındaki siteler 28 Şubat'ta, 1997'den sonra kuruldu. 42 sitenin en önemlileri "irtica.org" ve "turkatak.gen.tr" adlı olanlardır. "İrtica eylem planı" ile bu iki sitenin yayınları paraleldir. Bu internet sitelerinde doğrudan AK Parti hükümetlerini, cumhurbaşkanlığı seçimini hedef alan, AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasını teşvik eden, destekleyen ve bunu yüksek dozlu bir kampanyaya dönüştüren yayınlar yer almıştır. Burada yer alan haberler yalan haberdir. 2007 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya AK Parti hakkında kapatma davası açtığında dosyaya koyduğu delillerden 50'ye yakını bu sitelerden alınma haberlerdir. AYM davayı görüşürken bu haberlerin tamamını 'yalan' diye nitelendirmiştir. 2009 yılında bu sitelerle ilgili bir andıç basında yer alınca, genelkurmay bunların varlığını inkâr etmedi. "Biz bu faaliyeti başbakanlığın bize verdiği talimat gereğince yapıyoruz" dedi. Tam bir kepazelik. Milletin oyları ile iktidara gelmiş bir siyasi partiyi kapattırmak için sistemli bir kampanya yürüteceksin ve dönüp bunu 28 Şubat döneminde verilen bir genelgeye dayandıracaksın. Andıcı hazırlayan Dursun Çiçek ve andıca imzasını koyup 'Sn. K.na arz' notunu koyan dönemin Genelkurmay 2'nci Bşk. ve sıralı komutanlar, bu işlemin komutanın bilgisi dahilinde yapıldığını söylüyorlar. O komutan, o günün Genelkurmay Başkanıdır. Herkes, 'meslektaşlarımızın bir kısmı dahil' bugün üç maymunu oynuyor. Ankara'da herkes özellikle 2004 yılından itibaren 2009 sonuna kadar TSK'nın üst kademelerinde hükümete karşı yoğun siyasi çalışmalar yapıldığını bilir. Bugün hukuk, Genelkurmay Başkanlığının kendi hükümetine ve halkına karşı yürüttüğü psikolojik harekatın, dezenformasyonun hesabını soruyor. Bu seviyedeki bir kararı TSK'da ancak genelkurmay başkanı verebilir. Bugün o genelkurmay başkanlarına mahkemeler, 'neden legal yollarla iktidara gelen ve hükümet olan meşru bir yapıya karşı bir kampanya başlattın. Senin işin bu mu?' diye hesap soruyorlar. Bunda anormal olan nedir? Biz her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Bu millet, Güneydoğu'da karakolu basılmış, gencecik çocukları şehit edilmiş, askerleri PKK'lı çapulcular tarafından esir alınarak günlerce dağlarda gezdirilmiş bir ordunun komutanı olan Genelkurmay Başkanının zamanını ve enerjisini asli işine ayırıp o dağlara giderek bunun hesabını soracağına, Ankara'da otel salonlarındaki kokteylerde elinde viski bardağı ile kameralara poz verip parmağını sallayarak hükümete, siyasete ve yüce Meclis'e yön ve ayar veren tehditlerini gördü. Türk Silahlı Kuvvetlerine bu milletin duyduğu derin sevgi ve saygıyı istismar ederek, bulunduğu makam ve rütbeyi hükümetlere, meclise ve yargıya hükmetmek ve ayar vermek için kullananlar, bugün hesap sorulunca "TSK'dan intikam alınıyor, TSK'nın kolu-bacağı budanıyor. Ordu yıpratılmak isteniyor" feryatlarını patlatıyorlar. Bu doğru değil. Bugün TSK'yı kullanarak bu milletin kendisine verdiği makam ve mevkiyi millete karşı, milletin işbaşına getirdiği iktidara karşı ve hatta bazen milletin değerlerine karşı bir baskı ve sindirme aracı olarak kullananlara bağımsız mahkemeler hesap soruyor. Ordumuz 10-15 Orgeneralden ibaret değil. Yanlış yapanlara bugüne kadar hesap sorulmamış olması asıl hata idi. Sayın Başbuğ, 'şu anda' masum ama kanunlar karşısında bir ayrıcalık beklememeli.