Başbakan Erdoğan 600 iş adamı ile birlikte gerçekleştirdiği Ukrayna ziyareti esnasında bizlere vakit ayırdı. Kendisiyle yaptığımız sohbette son günlerdeki bazı tartışmalara ilişkin düşüncelerini öğrenme fırsatı bulduk. İçki tartışmalarıyla ilgili konuya açıklık getirdi. Gençliğin alkolden korunmasına ilişkin anayasa maddesini okudu bize. Başbakan Erdoğan yeni düzenleme ile hedeflerinin gençliği korumaya yönelik olduğunu, hiç kimsenin yemesine, içmesine karışmak ve müdahale etmek gibi bir niyet taşımadıklarını belirtti. Başbakan bu tedbirleri almanın hükümetin anayasal görev olduğuna, benzeri tedbirlerin AB ülkelerinde de uygulandığına işaret ediyor. Ayrıca önemli bir tespitte de bulunuyor: "8 yıllık iktidarımızda yaptığımız her işi demokrasi, insan hakları, daha fazla özgürlük ve AB standartlarını yakalama saikiyle yaptık. Herhangi bir kararı, dinimizin ve inancımızın gereği diye almadık. Bu saikle hareket etmedik. Ama bazen anayasa gereği, daha iyi bir demokrasi anlayışıyla aldığımız kararlar, inancımızın gereğiyle de örtüşüyorsa da bunda ne mahzur var? Ama örtüştüğü noktalarda hemen bizi damgalamaya kalkıyorlar..." Bu tespiti herkes önemsemelidir ve doğru okumalıdır. İktidar ülkeyi, kendi bireysel inançlarını baz alarak değil; demokrasiyi, evrensel hukuk normlarını, AB standartlarını ve yasaları baz alarak yönetiyor. Ama aklın yolu bir olduğu için alınan bazı kararlar inancımızın gereğiyle de örtüşebiliyor. Bu durumu istismar ederek, "İktidar yaşam tarzlarına müdahale etmeye çalışıyor" yaygarası koparmak maksatlı ve temelsizdir. Başbakanın "Belediye başkanlığı dönemim dahil hiç kimsenin yaşam tarzına, yemesine-içmesine karışmadım, karışmamaya da özen gösteriyorum. Hiç kimse bir tek içkili yeri kapattığımızı iddia edemez. Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar demişim. Ben de insanım. Benim de gerilimli dönemlerim, stresli ve sinirli anlarım oluyor. O da benim o andaki gerilimim ya da doğamda olan bir şey olarak alınsın. Belki onun da alıcısı vardır. Her şeyden önce insanız. Benim de hatam olur. Hatasız kul değiliz ya..." sözleri son derece sahici ve samimi bir açıklamaydı. Başbakanın açıklamalarına bakınca AK Parti'nin 2011 seçim çalışmalarını çoktan başlattığı anlaşılıyor. '2023 vizyonu' adı altında kendilerine önemli hedefler koymuşlar. 2013 yılında kendi helikopterimizi, 2020 yılında kendi uçağımızı yapmayı, 2023 yılında 3 nükleer enerji santralini tamamlamayı ve dünyanın en büyük limanlarından birini inşa etmeyi hedefliyorlar. 1 trilyon doları geçen bir milli gelir, 25 bin dolar kişi başına milli gelir ve 500 milyar dolarlık ihracat ile dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girme hedefleri heyecan verici hedefler. Bu ekonomik hedeflerin yanında ileri demokrasi, yepyeni bir anayasa ve 2014 yılında AB'ye tam üyelik hedefi... Başbakan bu seçimlerde çok farklı bir kampanya yürüteceklerini ve büyük şehirlere ağırlık vereceklerini belirtiyor. Başbakanın verdiği bilgiye göre; şu anda iktidar partisinin oy oranı yüzde 45 ile yüzde 50 arasında. CHP yüzde 21-24 bandında. MHP ise baraj sınırlarında. "Liberal aydınlarla hükümet arasındaki anlaşma bitti mi?" sorusuna ise Başbakan "Öyle bir ittifak yok. Doğal olarak oluşmuşsa o ayrı bir konu. Sandığı entelektüelin dili belirlemiyor, milletin dili belirliyor. Entelektüelin diliyle milletin dili uyumlu değil. Bunun uyumlu hâle gelmesi çok önemli. Senin söylediğini halk anlıyorsa silersin süpürürsün" diyen Başbakan, bazı liberal yazarların hakaret dolu eleştirilerinden rahatsız. Eleştiriyi normal, hakareti anormal buluyor. İçki-heykel ve dizi tartışmalarını bir yana bırakan Erdoğan, adım adım 2011 seçimlerine partisini hazırlamaya başlamış. Muhalefet partilerine önerim; bu kısır tartışmaları bir yana bırakıp bu yarışa katılmaları ve ülkenin temel sorunlarının çözümüne ilişkin ortaya vizyon koymalarıdır.