Ankara-Kuveyt arasında 3 saate yakın süren yolculuğumuz sırasında Başbakan Erdoğan ile sohbet etme imkanı bulduk.Gece gündüz-demeden koşturmasına rağmen Başbakan her zamanki gibi dinç ve enerji doluydu. Samimi bir ortamda yaptığımız sohbette her konuyu sorduk, Başbakan da açık yüreklilikle sorularımıza cevaplar verdi. Geziye katılan gazeteci arkadaşlarımızın üzerinde durduğu konu YÖK-Hükümet-Yargı üçgeni arasındaki tırmandırılmak istenen VAN Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörünün tutuklanması ile ilgili gelişmelerdi. Başbakan, Hükümetin bu tartışma içine çekilmesinden çok rahatsız olduğunu açıkça belli etti."Yargıya müdahale edildiğini söylüyorlar. Bir tane örnek göstersinler" diyen muhataplarını adeta ispata davet ediyordu. Başbakan rektörün tutuklanması ile Hükümetin uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını bir kez daha tekrarlarken muhataplarının dürüst davrandığı konusunda tereddütlerini dile getirdi. Başbakan YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç'in tutumunu hiç tasvip etmiyor. Prof. Dr. Teziç'e basın aracılığıyla bir kez daha mesaj gönderen Başbakan, "Rektörleri alıp önce Adalet Bakanlığına daha sonra da Van'a götürmek YÖK camiasında görülmemiş çirkin bir uygulamadır. Bu, yargıyı baskı altına almak değil midir..." diyor. YÖK'ü gerginliğin tarafı olmakla suçlayan Başbakan, Rektörlerin bu tutumunu halka izah etmenin çok zor olduğunu belirtiyor ve herkesi dürüst olmaya çağırıyor. Erdoğan bu arada rektörün zanlı olduğunun da altını çizmeyi ihmal etmiyor. Başbakan Erdoğan müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer'e sahipleniyor. YÖK'ün bu kararının altında misilleme yattığına kesinlikle inanıyor. "Bu işin arkasında ne var? Mevcut alışkanlıklar, aidiyetler. Çok ilginçtir, benim müsteşarımla ilgili aynı günde karar alınıyor. Kesinlikle misilleme. Kendinden beş yıl sonra yayınlanan bu eserden "İntihal yapıldı" denmesi çok çirkin bir olay" sözleri ile üzüntüsünü ve sitemini ifade ediyor. Başbakan YÖK ile ilgili anayasa değişikliğinin CHP ile uzlaştıktan sonra meclis gündemine geleceğine dikkat çeken Başbakan hem muhalefete verdiği önemi vurguluyor, hem de YÖK'ü bu perişan ve dağınık haliyle CHP'nin sırtına bırakıyor. Başbakan YÖK'e sahip çıkan CHP'nin seçmen tabanında da rahatsızlık olduğunu çok iyi biliyor. Burada dikkatimi çeken bir nokta ise Başbakan Erdoğan'ın diğer muhalefet partileri ile iş birliğine gitmeyeceğini açıklaması. Halkın YÖK'ten şikayetçi olduğunu söyleyen Başbakan YÖK'ün kadro talebinin mahkeme kararı ile değil Milli Eğitim Bakanlığı'nın kararı ile yerine getirildiğinin altını çiziyor. YÖK Başkanının bu konudaki davranışını uygun ve yerinde bir hareket olarak görmüyor. Suriye meselesine bakış Başbakan, bir suikast sonucu öldürülen Lübnan Başkanı Hariri ile ilgili olarak Suriye'nin sorumlu gösterilmesine karşı çıkıyor. Rapor ve zanlılar üzerinden hareketle Suriye Devlet Başkanı Esad'ın yargısız infaz edilmek istendiğini belirtiyor. Başbakan BM yetkililerinin Esad ile görüşmesini tavsiye ediyor. Suriye konusunda aceleci davranılmamalı. Türkiye'nin artık dış politikada AB ile uyum içinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs meselesi ve Rus iş adamlarından destek Başbakan Erdoğan, KKTC ile ilgili BM Genel Sekreteri Annan'ın hazırladığı raporun BM gündemine gelmesini veto eden Rusya'nın tutumunda yaptığı değişiklikten dolayı çok memnun. Rus devlet Başkanı Putin ile yaptığı telefon görüşmesini anlatan Başbakan, Kasım'ın ilk 15 günü içinde geniş bir Rus iş adamı heyetinin KKTC'ye çıkarma yapacağını müjdeliyor. KKTC'nin uluslararası arenada iyi bir zemine oturduğunu, her ülkeden yatırımcıların geldiğini kaydediyor. Erdoğan'ın en rahat olduğu konu ise özelleştirme. "Türkiye'yi pazarlıyorum" sözlerinden dolayı kendisini eleştiren ve bunu yanlış yerlere çekmek isteyenlerin öncelikle marketing kavramını öğrenmelerini tavsiye ediyor. OFER grubunun 3 Türk ortak ile birlikte aldığı TÜPRAŞ hisseleri, Galata Port ihalesi ve Kuşadası Limanı'nın özelleştirmesi konusunda vicdanının son derece rahat olduğunu hatırlatıyor. Sözün özü pazarlamaya devam diyor. Sohbetin ana özeti: Başbakan Erdoğan problemlerin kurumsal ve toplumsal mutabakat sağlanarak çözülmesini istiyor. Rejim ile kavga etmek gibi bir niyet taşımıyor. Devletin kurumları arasında bir uzlaşma olmasından yana. Kavga veya polemikle bir yere varılamayacağını çok iyi biliyor. Ankara Kuveyt arasında yaptığımız uçak yolculuğundaki samimi sohbetten çıkardığım en önemli sonuç bu. Bu sonuca sağduyulu herkesin de katılacağından hiç şüphem yok.