Erdoğan'ı kaygılandıran konular

A -
A +

Başbakanla söyleşimizde dikkatimi çeken ikinci konu, Hükümetin daha önce yapamadığı bazı reformları raftan indirmeye niyetli olmamasıydı. Bunlardan birisi, Kamu Yönetimi Temel Kanunu. Başbakan, hem Ana Muhalefet Partisi, hem de Cumhurbaşkanlığı ile konsensüs sağlanamadığını, bu nedenle reform niteliğindeki bu tasarıyı tekrar gündeme getirerek, toplumu germek istemediklerini söylüyor. 2-B diye adlandırılan orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı ile ilgili anayasa değişikliği teklifini de tüm ilgili taraflarla mutabakat sağlamaları halinde gündeme getireceklerini ifade eden Başbakan sivil toplum örgütlerinin de ikna edilmesi gereğinin altını çiziyor. Edindiğim izlenim, Sayın Cumhurbaşkanının endişelerini giderebildikleri takdirde bu teklif, tekrar meclise gelecek gibi görünüyor. Başbakan Erdoğan'a, 'tepki gösterdiğini bilmemize rağmen' kamuoyu merak ettiği için kabine değişikliği yapılıp, yapılmayacağını da sorduk. Başbakan, 'kabine değişikliği yapmayacağız' demiyor. Ama, 'şu gün şöyle bir kabine değişikliği yapacağız' da demiyor. 'İhtiyaç duyarsam, ihtiyaç duyduğumda yaparım, tüm arkadaşlarımın istifaları bende var' diyor. Sohbetimizin ana konularından birisi de yargı oldu. Yargı alanındaki reformlara ve son günlerde bazı adli vakalardan dolayı yargının yıpratılmasına yönelik yapılan eleştirilere ilişkin sorularımıza cevap veren Başbakan yargıya sahip çıkıyor. Olur, olmaz herkesin yargıyı haksızca eleştirdiğini, yargıyı baskı altına almaya çalıştığını söyleyen Başbakan, "hepimiz insanız, hata yapabiliriz. Her hatada kasıt aramanın doğru olmadığını ve herkesin yargıya güvenmesi gerektiğini düşünüyorum" diye konuşuyor. Terörle mücadele kanunu ile ilgili çalışmalar bitmek üzereymiş. Başbakan, "Hiç kimse merak etmesin. Partim ve ben özgürlükler konusunda son derece hassassız. Bu konularda geri adım atılmasına izin vermeyiz. Herkes rahat olsun" diyerek müjde veriyor. Programımızda ayrıca Başbakan, Türkiye'nin enerjide kaynak çeşitliliğini artırmak zorunda olduğunu ve nükleer enerji santrallerinin ihalesine çıkacaklarının haberini de verdi. Enerjide tek ülke ve tek kaynağa bağımlı olmak stratejik açıdan son derece büyük bir risk. Hem ülke sayısının hem de kaynak çeşitliliğinin artırılması gerekiyor. Kıbrıs konusundaki tepkilerden memnun Başbakan Erdoğan ile dış politika konularını da konuştuk. Zaten, Başbakanın Davos programının ana gündem maddesi de Kıbrıs konusuydu. Başbakan Türkiye'nin Kıbrıs ile ilgili yeni eylem planını ve bu plana Kıbrıslı Rumlar haric, dünyanın gösterdiği olumlu tepkileri uzun uzun anlattı. Anlattıklarından çıkardığım sonuç şu; KKTC üzerindeki izolasyonlar kalkmadan Türk Hükümeti liman ve havaalanlarımızın Rumlara açılmasını öngören protokolü, asla TBMM'ye getirmeyecek. Hükümet, yeni eylem planı ile Kıbrıs konusunda hep bir adım önde olmak, inisiyatif almak, ek protokolün onayı nedeniyle Türkiye'ye yönelecek olan uluslararası baskıyı, Rum kesimine ve Yunanistan'a yöneltmek istiyor. Rum kesimi, hem KKTC üzerindeki izolasyonların kaldırılmasını engelliyor, hem de Türkiye'nin AB üyeliğini tıkıyor. Bu eylem planı, bu tıkanıklığı açabilir mi? Göreceğiz. Ama artık şu kesin; uluslararası camiada herkes, çözümsüzlüğün adresi olarak KKTC ve Türkiye'yi değil, Papadopulus'u görüyor. Rumların amacı, Kıbrıs konusunu AB gündemine taşımak.Türkiye ise tam tersine bu konunun BM gündeminde kalmasını, çözüm adresinin BM olmasını ve AB'nin de BM'ye destek vermesini arzu ediyor. Başbakan, Adadaki referandumdan sonra BM sekreteri tarafından Kıbrıs ile ilgili hazırlanan raporun BM gündemine getirilmemesinden dolayı rahatsız. Bize, bu meseleyi BM Genel Sekreterine soracağını ve BM Güvenlik Konseyine getirmesini isteyeceğini söyledi. Erdoğan-Annan görüşmesinde bu konu gündeme gelmiştir ama nasıl bir cevap alındı, bilemiyoruz. Başbakan bu konudaki Rusya engellemesini aşmak için Putin'le sürekli diyalog halinde olduğunu belirtiyor. Uyguladıkları bir adım önde olma politikası sayesinde Kıbrıs Türküne yönelik psikolojik ve politik ambargonun yavaş yavaş kırılmaya başladığını düşünüyor. Kıbrıs konusunda çok temkinli. Artık sözle olmaz diyor. AB izolasyonlar konusunda adım atmadan, Hükümet yeni bir şey yapmayı düşünmüyor. Filistin ve İran'daki durum Filistin seçimleri ile ilgili ilk değerlendirmeyi, Başbakan söyleşimizde yaptı. HAMAS'ın seçim başarısı, 'Batılı liderler gibi' Erdoğan'ı korkutmuyor. Başbakan "Filistin halkının iradesine saygı göstermek gerektiğini, erken açıklama yapmanın doğru olmadığını, bazı batılı liderlerin açıklamalarının "Genişletilmiş Orta Doğu Projesi"nin amaçları ile çeliştiğini, HAMAS'a fırsat verip denemek gerektiğini, HAMAS'ın yönetim sorumluluğunu üstüne alınca, sorumlu davranabileceğini düşünüyor. Hatta Türkiye'nin bu konuda Filistin ile İsrail arasında arabuluculuk yapabileceğinin altını çiziyor. Sayın Başbakan'la İran nükleer krizini ve Irak seçim sonuçlarını da konuştuk. Irak'ta kurulacak bir hükümette, tüm grupların temsil edilmesi ve Kerkük'ün özel statüsünün korunmasının önemine işaret etti. Başbakanın İran konusunda çok kaygılı olduğunu hissettim. İran'ın nükleer enerjiyi, barışcıl amaçlarla kullanmasını saygı ile karşılıyor. Ancak, nükleer silah üretiminin Türkiye için de risk olduğunu söylüyor ve buna karşı çıkıyor. Türkiye olarak, İran politikamızın BM politikası ile paralel gelişeceğini ancak, sorunun diplomasi ile çözülmesini umut ediyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.