Dünkü yazımızda bahsettiğimiz gibi bu projeyi üst düzeyde yönetenler darbe dışında bir yolla AK Parti'yi iktidardan uzaklaştıramayacaklarına inanmışlardı herhalde. Ordu da sanırım darbe yapmaya yanaşmıyordu. Bir darbe yapmak için ortada ikna edici bir gerekçe yoktu. İşte bu proje sahipleri darbeye zemin hazırlamak için tüm bu olup biteni planlayıp yaptılar. Savcıların iddiası bu. Peki AK Parti'yi uzaklaştırmak isteyenlerin ortak özelliklerinin ulusalcı, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olmaları doğal değil mi? Doğal olmayan kullandıkları yol ve yöntem. Bir Parti iktidardan ancak seçmen iradesiyle uzaklaştırılabilir. Bunun dışındaki her yol ve yöntem demokrasiyi, hukuku ve mevcut yasaları çiğnemektir ve bu suçtur. İşte savcıların peşine düştüğü konu da budur. İktidar partisini gayrı yasal yollardan iktidardan uzaklaştırmak için yapılan girişimleri sorguluyorlar. Bu doğal bir süreçtir. Aynı Yargı sistemi iktidar partisini de sorguladı. İktidar partisini anti demokratik yollarla iktidardan uzaklaştırmak isteyenlerin muhalifler olması doğal değil mi? Ak Partililerin o listelerde olmaması da doğal değil mi? Yapmayın, etmeyin, bu işi sulandırmayalım. Bırakın yargı işini yapsın. AK Parti kapatma davasında göklere çıkardığınız yargıyı bugün neden yerin dibine batırıyorsunuz? Hepimiz sabırlı olalım. Yargı 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın hesabını sorabilseydi belki de bugün AB üyesi ülkeydik. İlk kez ülkemiz bağırsaklarını temizlemek, demokrasi ve hukuk dışı tüm yapıları yok etmek ve hukukun, millet iradesinin bütünlüğünü kalıcı olarak tesis etmek için bir fırsat yakaladı. Gelin bu fırsatı adam gibi değerlendirelim. Kutuplaşıp birbirimizin gırtlağına sarılacağımıza çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için kolkola girip yargıya yardımcı olalım. Hiç kimsenin yediği haltlar yanına kâr kalmasın. Kimse bir daha kendisini hukukun ve millet iradesinin üstünde görmeye cesaret edemesin. Ayrıca Allah aşkına, bu milletin ortak değeri olan Atatürk'ü yediğimiz haltlara, hukuksuzluklara kalkan yapmaktan vazgeçelim. Dün Anıtkabir'de akademisyenlerimiz gözaltı ve tutuklamaları protesto etti. Peki mümkün olsaydı da Atatürk onlara, "Sizin bilim adamı olarak bu işlerin içinde ne işiniz var? 12 Eylül darbesinde niye gelmediniz buraya? Benim size emanet ettiğim Cumhuriyetin ana eksenlerinden biri de demokrasi. Hangi medeni ülkede bilim adamı demokrasinin karşısında yer alır?" diye sormaz mıydı? Din gibi Atatürk'ü de istismar etmemeliyiz. Bilim adamı olarak, eğer savcıların iddialarının yüzde biri bile doğru çıkarsa o zaman ne yapacaksınız? "Bu haltları karıştırmak için Anıtkabir'e mi sordunuz?" diye bir soru ile karşılaşırsanız nasıl cevap vereceksiniz? Bu dava sulandırılmadan sonuna kadar götürülmeli ve topluma iyi anlatılmalıdır. Ancak bu davanın her aşamasında insan haklarının çiğnenmemesi hukuk kurallarına tam olarak uyulması ve usul hataları yapılmaması esastır.