101 ülkenin üye olduğu Uluslararası Sergiler Bürosu, Expo-2015 fuarının Türkiye ya da İtalya'da yapılmasına ilişkin kararını, önümüzdeki yıl 31 Mart'ta yapacağı toplantıda açıklayacak. İtalya'nın aday şehri Milano. Türkiye ise Ege'nin incisi İzmir ile yarışa katılıyor. Adaylar, gelişme potansiyeli yüksek şehirler arasından seçiliyor. Seçilen şehre alt yapı hizmetlerini gerçekleştirebilmesi için 20 milyar dolar verilecek. Milano çok gelişmiş bir şehir. Bu açıdan bakıldığında yarışta dünyanın dört bir yanındaki yıldızı çok parlak şehirleri geride bırakan İzmir'in şansı çok yüksek. Paris ve New York'la birlikte anılan modanın merkezi Milano,"Gezegeni Beslemek,Hayat için Enerji" teması ile yarışıyor. İzmir ise ," Daha İyi Bir Dünya İçin Yeni Yollar ve Herkes İçin Sağlık" teması ile dünyaya ben sağlıkta tarihin merkeziyim diye sesleniyor. Seçildiği takdirde Milli Mücadelenin mihenk taşlarından biri olan İzmir; dünyanın Türkiye'ye gıptayla bakacağı, tarihe not düşülecek başka bir olaya daha imza atmış olacak. Bundan da millet olarak gurur duyacağız. Bu vesilesiyle Türkiye ekonomik kazançlar elde edecek. 2015 Expo fuarına 10 milyonu yabancı olmak üzere toplam 50 milyon turistin gelmesi bekleniyor. Türkiye eline geçen tarihi fırsatı değerlendirmek için önemli çalışmalar yapıyor. Milyon dolarlar harcanıp reklam yapılsa bile böyle bir imkan bir daha Türkiye'nin eline geçmez. İzmir'de fuar için 570 bin hektarlık bir alan tahsis edildi. Antik dönemden bu yana İzmir önemli bir sağlık merkezi. Jeotermal kaynaklar ile de sağlık turizmi için dünyanın en ideal şehri. Bunun bilincinde olan Hükümet seferber oldu. Bu projenin gerçekleşmesi için dışişleri bakanlığı döneminden bu yana mücadele veren en önemli isim ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Sırf bu amaç için geçen hafta Fransa'ya gitti. Paris'te iki gün boyunca devlet yetkilileri başta olmak üzere ilgili çevrelerde kulis yaptı. Expo 2015'i İzmir'in ne kadar hak ettiğini bilmemize rağmen Gül'ün Türkiye'nin başarısı için ne kadar ısrarcı olduğunu ortaya koyması bizi daha çok heyecanlandırıyor. Bu rüyamızın gerçekleşebilmesi için sadece devlete ya da hükümetlere iş düşmüyor. Bu işin en önemli ayaklarından biri de sivil toplum örgütleri. TOBB, TÜSİAD, İSO, ATO, TİM, TİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ gibi işveren ve işçileri temsil eden sendikalar diğer ülkelerdeki muhataplarıyla ilişki kurarak kulis çalışması yapmalıdır. Bu konuda üniversitelere, uluslararası alanda söz sahibi olan tanınmış insanlara işadamlarımıza, sanatçılarımıza, aydınlarımıza hatta muhalefetteki siyasi partilerimize de büyük görevler düşmektedir. İzmir'i tanıtmak için ellerinden gelen maddi ve manevi desteği vermeli, her türlü girişimi yapmalıdırlar. TOBB, sivil toplum kuruluşları arasında bu işin bayraktarlığını yapanların başında geliyor. TÜSİAD'ın da girişimleri önemli. Neticede fuarın açılması tamamen ekonomiktir. Türkiye, üyeliğe hazırlandığı AB için vazgeçilmez bir ülke konumundadır. Böyle bir imkan AB ülkelerinin Türkiye'yi daha yakından tanımasını kolaylaştıracaktır. Uluslararası Sergiler Bürosu (BİS) üyesi ülkeler de Türkiye'ye destek vermelidir. AB ile müzakereleri süren, ABD ile müttefik, Orta Doğu'da barışın sağlanması için diplomatik girişimlerde bulunan, BM Güvenlik Konseyi geçiçi üyeliğine adaylığını koyan, barışı koruma ve kollama görevini dünyanın dört bir yanında TSK eliyle gerçekleştiren Türkiye, bu organizasyonun ev sahipliğini yapmayı hak etmiyor da hangi ülke hak ediyor? Cumhurbaşkanı Gül'ün dediği gibi bu organizasyonu kazanmak artık devlet politikası haline gelmiştir. Türkiye'nin uluslararası organizasyonda ne kadar başarılı olduğu NATO zirvesi İle bütün dünyaya ispatlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti öncelikle bu organizasyonu almak daha sonra ise en başarılı şekilde ev sahipliği yapmak için tüm imkanlarıyla hazırdır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.