Genelkurmay ne istiyor?

A -
A +

Genelkurmay Başkanlığı 8 Haziran 2007 tarihinde internet sitesinde bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada, "Bölücü ve ırkçı terörün tırmandığı; bazı kişi ve kuruluşların barış, özgürlük gibi insanlığın yüksek değerlerini terör örgütüne paravan olarak kullandığı; TSK'nın terörle mücadele konusunda sarsılmaz bir kararlılığa sahip olduğu" vurgulandı. Son maddede ise, "TSK'nın beklentisi, bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk Milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir" denildi. Bu basın açıklamasından sonra birçok gazeteci arkadaşım ve çevremdeki insanlar "Son maddedeki beklentiyi anlayamadık. Ne demek kitlesel karşı koyma refleksi? Bu refleks nasıl gösterilecek? Böyle bir refleks iç barışımızı dinamitlemez mi? İnsanlarımızı bölüp birbirine düşürmez mi? Milletin çoğunluğu bölücü teröre destek mi veriyor ki, millet böyle bir refleksi göstermeye davet ediliyor? Türk halkı 'kitlesel olarak' ne yapabilir? Şehit cenazelerine on binler, yüz binler katılarak zaten reflekslerini gösteriyor. Daha öte ne isteniyor bizden? Dağa mı çıkalım?" türünden birçok soru yönelttiler. Bu açıklamadaki talep, bunlardan hiçbiri değil. Sınırlarımız içerisinde yaşayan tüm insanlarımızın mal ve can güvenliğini korumak güvenlik güçlerinin asli vazifesidir. Sınırlarımızı ve ülkemizi dış saldırılara ve tehditlere karşı korumak TSK'nın varlık sebebi, vazifesi. Güvenlik güçlerini ve ordumuzu bunun için bulunduruyoruz. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana bu vazifeyi TSK en iyi şekilde yerine getirmiştir, bugün de getireceğinden kimsenin endişesi yoktur. TSK bu açıklamalarla kesinlikle aslî görevini vatandaşlara havale etme amacını gütmemektedir. Burada talep edilen başka bir şeydir. Buradaki talebin tam karşılığına en iyi örnek, ETA'nın her kanlı eylemi sonrası sokaklara dökülen milyonlarca İspanyolun verdiği tepkidir. Her eyleminden sonra İspanyollar sokağa dökülerek, ETA'ya tepki göstermektedir. Halkın desteği çok önemli Terörle mücadelede halk desteği iki açıdan önemlidir. Birincisi; halkın destek vermediği, sempati duymadığı, işini kolaylaştırmadığı hiçbir terör örgütünün başarılı olma, sonuç alma şansı yoktur. Maalesef ülkemizde PKK terör örgütüne bilerek veya bilmeyerek destek verenler vardır. İkinci meselede şudur; terörle mücadelede görev yapan insanların işi zordur, her gün ölümle burun buruna gelmektedirler. Bu görevi yapan insanların ciddi bir moral ve motivasyon desteğine ihtiyaçları vardır. Dağ, tepe, kar, kış, yağmur, çamur, gece, gündüz demeden canınızı tereddüt etmeden ortaya koymanız için; yüksek bir vatan sevgisine sahip olmanız, şehadet mertebesine inanmanız, şehit olduktan sonra bu devletin geride bıraktıklarınıza sahip çıkacağına güvenmeniz ve halkın coşkulu desteğine sahip olmanız gerekir. Aksi takdirde savaşamazsınız ve kendinize, "Ben kim için, ne için, ne uğruna, değer mi?" tarzında birçok soru sorarsınız. Genelkurmay bildirisinde istenen destek, işte bu ihtiyacı giderecek olan psikolojik destektir. Savaşan insanları bir robot gibi göremezsiniz. Sizin kınamadığınız, demokratik tepki göstermediğiniz canilerle onlar hangi moralle mücadele edecekler? O dağlarda insan boğaz kenarında denizi seyrederek, keyif çatanların bile arkasında olduğunu bilmek istiyor. Bu çağrı sadece belli siyasi görüşlere sahip partilere, kuruluşlara veya kişilere değil milletin tümüne yapılmıştır. Ancak TSK'nın bu çağrısı seçimler öncesinde bazı siyasi partilerce ve bu siyasi partilerin yan kuruluşları gibi çalışan bazı sivil toplum kuruluşlarınca siyasi amaçlı olarak kullanılacaktır. TSK bunu bilmektedir. Nasıl ki, Cumhuriyet mitingleri bazı siyasi parti ve kuruluşların gövde gösterisine dönüştürülmüşse, terörü tel'in mitinglerin de aynı fırsatçılar tarafından istismar edilecektir. Bence şehitlerimize yapılabilecek en büyük saygısızlık budur. İşçi partisinin tavrına dikkat Cumhuriyet mitinglerinde, Cumhuriyet değerlerimizin korunması konusundaki hassasiyetlerini demokratik bir tavırla ortaya koymak için alanlara toplanan insanlar nasıl istismar edilmiş ise terörü tel'in mitinglerinde de aynı istismar yaşanacaktır. Şehitlerimizin naaşları üzerine oy avcılığına asla müsaade edilmemelidir. Seçimlerden sonra bir AK Parti iktidarı görmek istemeyenler Genelkurmay Başkanlığı'nın talep ettiği "Toplumun kitlesel karşı koyma refleksini" AK Parti karşıtlığı gösterisine dönüştürmek için akıl almaz her yola başvuracaklardır. Bu çok nettir. Acaba çocuklarını vatan için şehit veren ana ve babalar böyle bir istismara razı mıdır? İşçi Partisi'nin 8 Haziran günü internet sitesinden, "İşte refleks! Haydi Diyarbakır'a" başlıklı açıklaması ilginçtir. Genelkurmay Başkanlığı dün yaptığı bir açıklamayla bu siteden yapılan çağrının kendileriyle irtibatlandırılmasından rahatsızlık duymuş ve "Sitede yer alan yorumlar gerçeği yansıtmamaktadır. TSK'nın hiçbir siyasi parti ile ilişkisi olamayacağı gibi, TSK'ca ulusumuzun tümüne yapılan çağrı belirli gruplara veya kimselere mal edilemez. Çağrımızda kastedilen toplumsal tepkinin, kesinlikle şiddet içermeyen demokratik kurallar içerisinde gösterilmesidir" açıklamasını yapma ihtiyacını duymuştur. TSK'nın bu ülke için seve seve canını feda eden vatan evlatlarının cenaze törenlerinin siyasetçiler tarafından kullanılmaması, terörü tel'in mitinglerinin bazı siyasi parti ve grupların şov alanı, oy kapma yarışına dönüştürülmemesi için de bir basın açıklaması yapması gerekecek. Ne kadar pis bir iştir bu; Atatürk'ü, Cumhuriyet değerlerini, bayrağı ve dini siyaset için kullandılar. Şehit cenazesinin oy avcılığına dönüşmesi rezaletin geldiği boyutları gösteriyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.