Mısır'ın en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Şarm El Şeyh'te başlayan Dünya Ekonomik Forumu Orta Doğu Toplantısı'ndayız. Toplantının ana teması "Barış ve Refah için bir Pencere" olarak belirlenmiş. Toplantının oturumlarında Orta Doğu'nun geleceğini temsil eden genç nesillerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaya yönelik olarak yeni iş alanları oluşturulması, hukukun üstünlüğü, barış, güvenlik ve uluslararası ilişkiler ile gençlik kültür ve kimlik konuları ele alınıyor. Ancak bizim aklımız forumdan daha çok Türkiye'deki son gelişmelere ve bu gelişmelere ilişkin Başbakan Erdoğan'ın uçakta bize yaptığı değerlendirmelere takılı kaldı. Başbakan, Danıştay'a yapılan saldırıyı rejime yönelik bir saldırı olarak değil, AK Parti iktidarına, yürütme organına karşı yapılmış bir saldırı, bir provokasyon olarak görüyor. Milleti, tahrik edip sokağa dökmek için bir oyun oynandığını düşünüyor. Başbakan, "Meydana gelen olay her yönü ile sadece iktidara yöneliktir, olayın rejimle alakalı bir yönü yoktur" değerlendirmesinin altını çiziyor. Nedenini sorduğunuzda önce kısa bir duraksayan Başbakan ardından o flaş cümleyi söylüyor: "Dert şu, olay güç kavgası!.." İktidarın siyasi istikrarı sağladığını, bunun sonucunda ekonomik istikrara ulaşıldığını ekonomi alanında tarihi başarılar elde edildiğini, AB yolunda ciddi mesafeler alındığını, demokrasi ve özgürlükler konusunda başarılı reformlar yapıldığını hatırlatıyor. Başbakan, millet nezdinde bu başarıların karşılık bulduğunu, ancak bazılarının bu başarılı gidişi başarısızlığa çevirmek için antidemokratik yollardan harekete geçtiğini düşünüyor. Buna yönelik adımların atılmaya başlandığını söylüyor. 'Anadolu'da halk iktidara sarılıyor. Bunu kırmak istiyorlar. Başta ana muhalefet partisi CHP bunu yapıyor' diyen Başbakan, AK Parti iktidarını normal yollardan milletten koparamayanların, iktidarın başarılı gidişini engelleyemeyenlerin, istikrar, huzur ve güven ortamını bozmak için normal olmayan yollara başvurma eğilimine girdiklerini ifade ediyor. Başbakan, bu olayı Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce erken seçime gidilmesini sağlamak için oynanan oyunlar olarak görüyor. Başbakan, ana muhalefet partisi CHP'nin cumhuriyet ve cumhuriyetin kurumları üzerinden siyaset yapmasından rahatsız. CHP'nin "Cumhuriyet tehlikededir" söylemini bu minvalde değerlendiriyor ve "Sanki cumhuriyetin koruyucusu o. 73 milyon bu cumhuriyetin koruyucusu ve cumhuriyetin korunması konusunda hassas. İktidar partisi olarak biz bu işte birinci derecede sorumluyuz. Cumhuriyetin kazanımlarını daha iyi nasıl güvence altına alabiliriz, onun gayreti içerisindeyiz" diyor. Erdoğan, Atatürk, cumhuriyet ve cumhuriyetin değerlerinin toplumun ortak değerleri olduğunu, herhangi bir siyasi partinin tekelinde olamayacağını, din gibi bu değerlerin de siyasi tüccarlığının yapılmasının doğru olmadığını düşünüyor. Kendi iktidarlarının üç buçuk yılda ulaştığı başarılı noktayı hazmedemeyenlerin yakalanan huzur ortamını bozmak için Danıştay olayı gibi olaylara başvurduklarını ima ediyor. Ayrıca Başbakan Erdoğan olayın ardından Danıştay önünde ve Kocatepe Camii'ndeki cenaze töreni sırasında yaşananların rahatsız edici olduğunu, yürütme organının 5 bakanına karşı yapılanları doğru bulmadığını ve her iki törendeki mevcut resmin iyi çekilip doğru tahlil edilmesi gerektiğini dile getiriyor. Erdoğan eleştirilmeye karşı değil. 'Ancak o törenlerde eleştiri değil hakaret vardı' diyor. Başbakan 'Kocatepe Camii'ne gelenlerin tamamını,Türkiye'nin tamamı olarak nitelemek doğru değil' derken de haklı. Törene katılan askerleri ve yargı mensuplarını bir kenara çıkarırsanız geriye kalanların büyük bir bölümü CHP ve diğer sol partilerin teşkilat mensuplarıyla Ankara'da çoğu eylemden tanıdığımız sol örgütlerin militanlarıydı. Bu kalabalığı milletin tamamı olarak takdim etmek ne kadar doğru olur! Özkök yanlış anlaşıldı Başbakan, yüksek yargı organlarının başkanları, Genelkurmay Başkanı, siyasi parti liderleri gibi sorumluluk mevkiinde olan insanların açıklamalarının ülkenin huzuruna, güven ve istikrarına zarar vermeyecek söylemler olması gerektiğine de dikkat çekti. Danıştay Başkanı'nın ve YÖK Başkanı'nın konuşmalarını bilmiyorum ama sanki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ün söyledikleri yanlış anlaşıldı. Orgeneral Özkök Danıştay'a saldırı olayına karşı sergilenen demokratik tepkiyi takdir etmiş ve devletin kurumlarına yapılacak bu tür saldırılara halkın yasal sınırlar içinde tepki vermeye devam etmelerini istemiştir. Orgeneral Özkök'ün, bu töreni siyasi şova çevirenleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarına ve siyasi liderlerine hakaret edenleri hoş görmesi ve teşvik etmesi gibi bir durum elbette söz konusu bile olamaz. TSK'nın bu konuya açıklık getirecek bir değerlendirme yapacağını tahmin ediyorum. Çünkü Orgeneral Özkök'ün yaptığı açıklama yanlış anlaşılmaya müsaittir. Ancak, onu tanıyanlar böyle bir niyet taşımayacağını çok iyi bilirler. Sonucu Başbakan'ın toplumsal kutuplaşma konusundaki düşüncelerini ifade eden sözleri ile bağlayalım: "Başı açık olanla, başı örtülü olanın el ele dolaştığı bir Türkiye istiyoruz. Bunun gayreti içindeyiz. El ele, omuz omuza olsunlar. Neden bunların arasına duvarları örüyorsunuz. Niye bunları kamplara ayırmaya çalışıyorsunuz?"