Güç kavgası mı, rejim kavgası mı?

A -
A +

Zihinsel fonksiyonları çalışan, aklî dengesi yerinde olan, kendisini, çocuklarını, ailesini ve ülkesini düşünen sağduyu sahibi her Türk vatandaşının isteği aynı. Milletçe gerilimsiz, kavgasız, Anayasa içinde kalarak, hukuku çiğnemeden ve zorlamadan, demokrasiye zarar verilmeden bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmasını istiyoruz. Çıkın sokağa, vatandaşın büyük bir bölümü böyle beklenti içerisinde. Ancak halktan kopuk yaşayan, halkın ne düşündüğünü çok fazla önemsemeyen, 2002 Kasım seçiminden bu yana güç paylaşımındaki payını kaybeden bazı çevreler, millet iradesini, Anayasa'yı, hukuku, demokrasiyi bir kenara iterek, Cumhurbaşkanlığı seçimini bir rejim krizi haline getirmek için her yola başvuruyorlar. Halkı sokağa dökmek için mitingler yaptılar. Millet ilgilenmedi, dönüp bakmadı. Bazı televizyon ekranlarında ve bazı gazeteler aracılığı ile halkı tahrik etmek istediler, kimse ilgilenmedi. Bu amaçla sivil toplum kuruluşlarını kullanmak istediler, STK'lardan da yüz bulamadılar. TOBB gibi TÜSİAD gibi önemli kuruluşları tahrik etmek istediler, bu kuruluşlar oyuna gelmedi. 'Önce hukuk ve demokrasi' dediler. Ancak şimdi aba altından sopa göstermeye başladılar. "Erdoğan seçilir ama kriz çıkar" diyen bir akademisyenimiz Cumhurbaşkanının devlet kararı ile seçilmesi gerektiğini ifade etmiş. Anayasanın 101'inci maddesinde de "Cumhurbaşkanı TBMM tarafından seçilir" hükmü orta yerde dururken, akademisyen sıfatını taşıyan bir insan adeta TBMM'ye hakaret edercesine böyle önerilerde bulunuyor. Aslında demek istediği şu; "Bırakın Millet Meclisi'ni, Anayasa'yı, başbakan, ana muhalefet partisi lideri ve Genelkurmay Başkanı bir araya gelsinler, bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşsınlar, o adayı göstermelik olarak Meclis'te milletvekillerine oylattırıp Cumhurbaşkanı yapsınlar, bu şekilde olmazsa kriz çıkar." Yazıklar olsun! Bunlar demokrasiden, hukuktan ve dahası bilimden nasibini almamış insanlar, bu demokrasicilik oyunu oynamak olur, bu Anayasayı bir kenara atmak, hukuku çiğnemek olur. Dahası bu millet iradesine saygısızlık, yüce parlamentoya saygısızlık olur. Millet iradesi ile seçilmiş 550 milletvekili, ülkesinin Cumhurbaşkanını gerilimsiz, problemsiz bir şekilde seçebilecek birikime, sağduyuya sahiptir. Demokrasinin gereği olarak onlara güvenmek ve verecekleri karara saygı duymak zorundayız. Bu saygıyı duyamıyorsak kimseyi kandırmayalım, iki yüzlülük etmeyelim ve sistemin ismini değiştirelim ve bundan sonra demokratik Cumhuriyet yerine bürokratik Cumhuriyet diyelim. Cumhurbaşkanlığı seçimini bir rejim krizi haline dönüştürmek isteyen çevreler akla gelen her yolu deniyorlar. En son çareleri ise Türk Silahlı Kuvvetlerini ne yapıp edip bu tartışmanın içine çekmek. Bu çevreler, kulaklarını Genelkurmay karargâhına ve Kuvvet Komutanlıklarına radar gibi çevirmişler. Bütün umutlarını oradan konu ile ilgili gelebilecek bir açıklamaya bağlamış durumdalar. Nerde kaldı bu insanların demokrasi anlayışı? "Ordu liderliği, bir adayın Cumhurbaşkanı olmasını sakıncalı buluyorsa bunu kamuoyuna açıklamalıdır" diyor, Sayın Prof. Dr. Hikmet Özdemir. Türkçesi şöyle; "Genelkurmay Başkanı çıksın kamuoyu önüne, 'ordu olarak biz bir AK Parti'linin Cumhurbaşkanı olmasını şu gerekçelerle istemiyoruz' desin." Profesörlük unvanı almış, okuması yazması olan ve bilim adamı diye geçinen birinin önerisi bu! Ülkemizde maalesef aynı senaryolar yıllardır tekrarlanıyor. Kimi toplumun din duygularını, kimi milletin gönlünde taht kuran Atatürk'ü, kimi de Ordu'yu kullanmak istedi, istemeye devam ediyor. Ama millet artık bunu yutmuyor. Anayasa'da devlet organlarının görev ve yetkileri bellidir. Hiçbir kurum kendisine Anayasa tarafından verilmemiş bir yetkiyi kullanamaz. Kullanmaya kalkarsa da Anayasa suçu işlemiş olur. TSK milletin gönlündeki eşsiz yerini korumak istiyorsa bu tür dolduruşlara asla gelmemelidir. TSK'nın, "Cumhuriyetin temel değerlerinin korunması, üniter devlet yapısının muhafaza edilmesi ve ülkenin güvenliğiyle ilgili hassasiyetleri" bellidir ve herkes tarafından da bilinmektedir. Aynı hassasiyetleri milletin büyük bir bölümü de taşımaktadır. Bu hassasiyetlere saygı duymayan, muhafazası için çaba sarf etmeyen hiç kimseyi bu millet o makama çıkarmaz, kaza eseri çıkarırsa da orada tutmaz. Kimse telaşlanmasın! Lütfen artık izin verin de, bu millet Cumhuriyet değerlerini kendisi korumayı öğrensin. Cumhurbaşkanlığı seçimi vesilesi ile dışarıya bir üçüncü dünya ülkesi görüntüsü vermeyelim. Hiç kimse hukukun, Anayasanın ve demokrasinin dışına çıkarak çözüm aramasın! Bu arayışa teşebbüs edenler, gelecek nesiller tarafından nefretle anılacaklardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.