Ruh ve akıl sağlığımızı kaybetmiş durumdayız. Ülkenin hiçbir sorununu cepheleşmeden tartışamıyoruz. Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı'nın yargı kararı ile aranması konusunda yazılan yazılara, yapılan haber ve yorumlara bakın bu durumu çok rahat fark edersiniz. Yorumcuların bir kısmı bilerek veya bilmeyerek gereksiz yere orduyu yıpratıyor. Türkiye'de olup biten her kötülüğün anası olarak TSK'yı takdim ediyor. Asli görevini bir kenara bırakıp gece-gündüz durmadan kendi vatandaşlarına, siyasi partilerine, hükümetine ve Meclisine hatta kendi askerine tuzak kuran, durmadan her gün darbe hazırlıkları yapan, darbe yapmak veya muhtıra vermek için fırsat kollayan bir ordu tasviri halka takdim ediliyor. Kritik bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafyada varlığımızı devam ettirmek için bugün de yarın da güçlü bir orduya ihtiyacımız var. Tabii ki kendi halkına, meclisine ve hükümetine karşı değil, düşmana karşı güçlü bir orduya ihtiyacımız var. Devletin her kurumunda olduğu gibi TSK'nın bünyesinde de suça bulaşmış, yetkisini aşan, hukukun dışına çıkan veya bir takım illegal yapılarla iç içe olan demokrasi ve hukuk devletine hazmedemeyen personel vardı, vardır, yarın da olacaktır. Teğmeninden orgeneraline kadar her rütbede bu tür insanlar çıkabilir. Kendi Genelkurmay Başkanı'na tuzak kuran kuvvet komutanları, ordu komutanları bile çıkabilir. Ama unutmayalım ki bugün iddia edilen Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimlerini önleyen de TSK'nın kendisi olmuştur. Geçmişteki kötü örneklere ve yürek yakan acı hatıralara bakarak, bugün TSK'yı her işlenen suçun muhtemel zanlısı gibi takdim etmek insafsızlıktır. 33 askerimizin Bingöl'de şehit olması olayını, Reşadiye olayını, son 'Arınç'a suikast' iddialarını sorgulayın. Nedenlerini, niçin ve nasıllarını araştırın. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz komutanların eksikliklerini, hatalarını ve tedbirsizliklerini sorgulayın, hesap sorun. Buna hakkınız var. Ama bir subayın, generalin emir komutası altındaki Mehmetçiğin şehit olmasına bilerek göz yumacağını ima etmeyin. Ben buna razı olabilecek bir asker tanımadım. Bu tür yorumcular belki de kasıtlı hareket etmiyorlar. Geçmişteki yaşanan acılar, şahit oldukları olaylar, TSK ile yaşadıkları sorunlar onları böyle düşünmeye itiyor olabilir. Ama 40-50 yılın hesabını bugünkü kadrolara sormak çok adil değil. Yorumcuların bir kısmı da TSK'ya yöneltilen her türlü haklı veya haksız eleştiriyi TSK'ya savaş açmak olarak yorumluyor. Demokratik rejim içinde TSK'yı dokunulmaz, hesap sorulamaz, yanlış yapmaz, millet iradesinin üzerinde, devletin tek sahibi olarak görüyor ve takdim ediyor. TSK içerisindeki yanlış uygulamaları, hukuk dışı girişimleri eleştirmeyi 'vatan hainliği-ordu düşmanlığı' olarak gören bir anlayış bu. Kanaatimce, TSK'yı millet nezdinde en çok yıpratanlar ordu içerisinde yanlış işlere ve yollara tevessül edenlerdir. Bunları eleştireceğiz. Yanlışa, kanunsuzluğa bulaşanları eleştirmemiz orduyu yıpratmaz. 60'lı yıllardan sonra 4 darbeye ve onlarca muhtıraya imza koyanlar kadar kimse bu orduyu yıpratmamıştır. Yapıcı eleştiriler dikkate alınır ve gereği yapılırsa, suça bulaşan, yanlış yapan, hukukun dışına çıkan TSK personeli rütbesi ve makamı ne olursa olsun mesleki ve kurumsal bir sahiplenme gösterilmeden adalete teslim edilirse TSK'nın saygınlığı tavan yapar. Kendi kuvvet komutanını bile mahkemenin önüne çıkarabilen TSK, bu refleksini her alanda gösterebilmelidir. Dünya değişiyor, Türkiye de hızla değişiyor. Türkiye eski Türkiye değil. Hepimiz yeni Türkiye'ye kendimizi adapte edelim. Unutmayalım ki değişmeyen tek şey değişimin kendisidir...