Güven ve istikrar ortamı battı mı?!.

A -
A +

Millet olarak toplumsal hafızamız çok zayıf. Her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Bugünlerde, Türkiye'nin 3-4 yıl önce başına gelenleri, yaşadığımız derin ekonomik krizi çok çabuk unuttuk. Hatırlayın, iş başında bir koalisyon hükümeti vardı. Üç partili bu koalisyon hükümetinde, her parti bir alanı kapatmış, her koalisyon üyesi parti kendi alanındaki kamu imkanlarını kendi tabanına açmış, kamu bankalarının yönetimi bile koalisyon üyeleri arasında paylaştırılmıştı. Demokrasimizin koalisyon kültürü ve deneyimi olmadığı için koalisyon hükümeti hızlı kararlar alamadı, asgari müşterekte buluşamadı ve ülke ekonomisi göz göre göre derin bir krize sürüklendi. Binlerce iş yeri kapandı, yüz binlerce insan işini kaybetti, iş dünyamızın sermaye birikimi yarı yarıya eridi, yabancı sermaye ülkemizi terk etti, iş adamlarımız yatırımlarını Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere kaydırdılar. Gecelik faizler 1500'lere, enflasyon üç haneli rakamlara çıktı. Kişi başına milli gelirimiz 2500 dolarlara düştü. Esnaf yazarkasasını getirip Başbakanlık binasında başbakanın önüne attı. Yüzbinlerce insan işten çıkarıldı. Çiftçiler Ziraat Bankasından aldıkları kredileri ödeyemedikleri için traktörlerine-tarlalarına-ürünlerine hacizler geldi. Çiftçi ve esnaf sokağa döküldü. Uluslararası arenada itibarımız sıfıra düştü. Büyüme eksi yedilere dayandı. Bir anayasa kitapçığı fırlatmakla bir ülkede ekonomik kriz olur mu? Olmaz tabii. Medya ve kurumlara görev düşüyor Ekonomik krizin sebebi ülkemizde o günlerde güven ve istikrarın yok oluşudur. Üç yılda ne oldu da her şey tam tersine döndü? Türkiye bir yerden altın veya petrol mü buldu? Nasıl odu da Türkiye 3 Kasım seçimlerinden sonra üç yıl içerisinde hem iktisadi alanda hem kırk yıllık milli projesi olan AB yolunda bugünkü başarılı noktaya geldi? Bunun birçok sebebi var. Ama asıl ana sebepler bu dönemde yakalanan güven ve istikrardır. Güven ve istikrar olmadan ekonomik anlamda başarı sağlamak ve uluslararası ilişkilerde olumlu sonuçlar almak mümkün değildir. Başka tali sebepler de olsa AK Parti hükümeti başarısını güven ve istikrara borçludur. Güven ve istikrar ortamı ülkemiz için, ülkemizde yaşayan tüm sosyal taraflar için son derece kıymetlidir. Bu nedenle aklı başındaki herkes güven ve istikrar ortamının muhafazası için üzerine düşen görevleri yapmak zorundadır. Bu sadece hükümetin değil, muhalefetin de, iş dünyasının da, çalışanların da, medyanın da görevidir. Eğer, bugün ülkemizde enflasyon yüzde 8'lere düşmüşse, faizler yüzde 14-15'lere gerilemişse, kişi başına milli gelir 5 bin dolarlara çıkmışsa, büyüme oranı yüzde 6-7'lere dayanmışsa, yabancı yatırımcılar ülkemizde yatırım yapmak için akın ediyorlarsa, özelleştirmeler başarı ile değerinde yapılabiliyorsa, bankalara el konulmuyor ve kamu bankaları dahil kâr elde edilebiliyorsalar, bir hayal gibi görünen AB ile fiili müzakerelere Mart 2006'da başlanacağı kesinleşmişse tüm bu başarıların temel anahtarı güven ve istikrar ortamıdır. Dikkat; oyuna gelmeyelim! Ancak, ne yazık ki, son 4-5 aydır iç ve dış bazı çevreler Türkiye'nin bu güven, istikrar ve huzur ortamını bozmak için ciddi bir caba içerisindeler. Türkiye'yi gerçek gündeminden uzaklaştırmak, ülkenin enerjisini boşa harcamak için adeta sanal gündem oluşturma çabaları var. Bazı çevreler ve medya farkında olmadan, bazı çevreler de kasıtlı olarak bu sanal gündemin oluşmasına katkı veriyorlar. Ayrıca hükümeti STK'ları ve bazı devlet kurumlarını da bu sanal gündemin içerisine çekmeye çalışıyorlar. Oyuna gelmeyelim, bu fırsat düşkünlerinin oyun planlarını bozalım. Türkiye en kısa zamanda gerçek gündemine dönmeli, enerjimizi daha yüksek bir refah düzeyi, daha iyi bir demokrasi, daha fazla iç barış ve AB ile en kısa zamanda tüm üyelik hedefleri için harcayalım. İçki tartışmaları, türban tartışmaları, rejim tartışmaları, kimlik tartışmaları bu ülkenin gerçek gündemi değil. Oluşturulmaya çalışılan sanal gündem maddeleri bunlar. Hükümetin ve başbakanın niyetini okumak, gizli bir gündemleri olduğunu düşünmek üç yılda birçok başarılara imza atmış, gecesini gündüzüne katarak çalışan bir kabineye sürekli şüphe ile bakmak bize bir şey kazandırmaz. Hükümetin yaptıkları ile değil, hayal kurarak yapabilecekleriyle gündem oluşturmak ülkemize yarar getirmez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.