Hedef ön yargıları yıkmak

A -
A +

Birleşmiş Milletler 65. Genel Kurulu genel görüşmeleri vesilesiyle Sayın Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte New York'a geldik. Cumhurbaşkanının yoğun bir programı var. Birçok ülkenin devlet başkanıyla ikili görüşmelerden tutun da Amerikalı yatırımcılara kadar önemli temasları var. Birleşmiş Milletlerde bazı toplantılara eş başkanlık edecek. Perşembe günü de BM açılış oturumunda genel kurula hitap edecek. Programında dikkatimi çeken bir ayrıntıyı sizinle paylaşmak isterim. New York'ta kalacağımız süre boyunca Sayın Cumhurbaşkanının Amerikan basını ile yoğun bir görüşme trafiği var. Abartmayayım ama neredeyse Amerika'nın önde gelen gazete ve televizyonlarının tamamı ile mülakat planlanmış. Belli ki bu gezi süresince Sayın Cumhurbaşkanı, Amerikan kamuoyunda Türkiye ile ilgili oluşmaya başlayan bazı olumsuz ön yargıları kırmayı hedefliyor. Türkiye-İsrail arasında daha çok İsrail'deki koalisyon hükümetinin uzlaşmaz ve kaba tavrından kaynaklanan sorunlar ister istemez açıkça olmasa da alttan alta Türkiye-Amerikan ilişkilerini olumsuz yönde etkiliyor. Amerika'da bugüne kadar Amerika'nın çıkarlarını İsrail'in çıkarlarının önünde tutabilen bir başkan gelmedi. Göreve başladığı ilk 6 ayda Başkan Obama, Amerikan çıkarlarını Yahudi lobisinin esaretinden kurtarmaya çalıştı. Ama çok sert eleştiriler aldı ve geri adım atmak durumunda kaldı. İsrail Başbakanına istemeye istemeye övgüler yağdırdı. İşte tüm bu nedenlerle Yahudi lobisi-İsrail Hükümeti Türkiye aleyhine Amerika'da olumsuz algılar oluşturmanın peşinde iken Sayın Cumhurbaşkanı basını ve basın yoluyla Amerikan kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi amaçlıyor. Bu amacı taşıyan birçok da temas planlanmış. Kırılıp-döküleni onarma konusunda başarılı olan Cumhurbaşkanının Amerika ziyareti boyunca birçok yanlış algıyı düzeltip tamirat yapacağını tahmin ediyorum. Yalnız Sayın Cumhurbaşkanının eli eskisi kadar güçsüz değil. Türkiye eski Türkiye değil. Güçlü demokrasinin tesisi yönünde önemli bir aşama kaydetmiş, askerî ve bürokratik vesayeti sonlandırmış, siyasi ve ekonomik istikrara sahip, gayri safi milli hasılası bir trilyon dolara dayanmış ve kendi coğrafyasında bölgesel bir aktör hâline gelmiş bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak New York'ta olmak bir ayrıcalık olsa gerek. BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi ve şu anda konseye başkanlık yapan bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak BM Genel Kuruluna hitap edecek. Küresel bir aktör olan ABD'nin Orta Doğu'da, Kafkasya'da ve Balkanlar'da eskisinden daha fazla Türkiye gibi bir müttefikle iş birliğine ihtiyacı var. Irak'tan çekilirken ve çekildikten sonra Irak'ta, İran sorununun çözümünde, Pakistan ve Afganistan sorununun çözümünde, Filistin sorununun çözümünde ve Kafkaslar'da istikrarın sağlanmasında Türkiyesiz bir denklem kurmak artık imkânsız. Bundan tam 30 yıl önce 12 Eylül darbecilerinin bir haftalık evli iken evinden alıp gözlerini bağlayarak sorguladıkları sakıncalı Abdullah Gül, perşembe günü Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı sıfatı ile BM Genel Kuruluna hitap edecek. O günün sakıncalı zannedilen gencinin bugünkü güçlü ekonomi, güçlü demokrasi ve güçlü Türkiye'nin önemli mimarlarından biri olacağını darbeciler tahmin edebilir miydi? Türkiye'nin nereden nereye geldiği Sayın Gül'ün hayat hikâyesinde saklı. Bu nedenle Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.