17 Aralık'tan bu yana olup biteni sağduyusuna ve aklına güvendiğim bir büyüğüm şöyle yorumladı: "Herkes açısından, hepimiz için bu olanlar nimet azgınlığı, son yıllarda ulaştığımız elimizdeki imkanları-nimetleri hazmedemedik. Olup bitenin sebebi budur." Çok haksız sayılmaz. Ülke nüfusunun yüzde 70'ini oluşturan muhafazakarlar, on yıl öncesine kadar devlet nimetlerinin-makamlarının büyük bölümünden mahrumdular. Oysa bugün başbakandan cumhurbaşkanına, meclis başkanından bakanlara, müsteşarlara, genel müdürlere kadar çoğu makam ve mevkilerde bu dünyanın insanları var. Eskiden faaliyetlerinin çoğunu gizli kapaklı yer altında yürüten, kanunun hiçbir imkanından yararlanamayan, buna karşın devletin her türlü baskı ve zulmüne uğrayan bütün dini cemaatler bugün tam aksine devletin imkanlarından da yararlanıyorlar, baskı yerine şefkat ve teşvik görüyorlar. Dini cemaatlerin hayal dahi edemediği dini kolaylıklar bu son on yılda sağlandı. Tüm bunlara rağmen olup bitene bakınca, "Muhafazakarlar bu nimetleri hazmedemedi" demek yanlış olmaz.16 Aralık gününe kadar 11 yıldır bu Başbakan'ı; partiyi göklere çıkaranlar, onlara toz kondurulmasına rıza göstermeyenler ne oldu da bir gecede bu kadar değişebildiler? İddia edildiği gibi bu insanlar bir gecede mi hırsızlığa, yolsuzluğa bulaştı? Eğer hükümet edenleri mümin kardeşleriniz olarak gördüyseniz, bunlardan veya bunlara bağlı çalışanlardan yanlış yola sapanları fark ettiğinizde o mümin kardeşlerinizi neden ikaz etmediniz. Muhafazakar camiada Başbakan'a en kolay ulaşan, en rahat görüşen grup Hizmet Hareketi'ydi. Madem haberiniz ve bilginiz vardı, ihlaslı davranıp kardeş gördüğünüz o insana, "Sayın Başbakan şu isimler şu yanlış işlere bulaşıyor, yolsuzluk-hırsızlık yapıyor, usulsüzlük yapıyorlar. Bunların gereğini yapın" demediniz. Sizce siz iyi niyetle bunu yapsaydınız sayın Başbakan pisliğe bulaştığı iddia edilen isimleri kendisi adalete teslim etmez miydi? Bırakın yolsuzluğu on yıllık deneyimden biliyoruz ki Başbakan hakkında en ufak şayia çıkanları bile barındırmadı. 2-3 yıldır olup biteni izleyeceksin, kaydedeceksin ve bunları usulsüz yollarla yapacaksın, biriktireceksin ve seçime 2,5 ay kala iktidara karşı şantaj aracı olarak kullanacaksın. İktidar bu şantaja boyun eğip taviz vermeyince, "Sen bilirsin. Ben 11 yıllık yol arkadaşlığında günü gelince lazım olur diye seninle ilgili epeyi malzeme biriktirdim. Sen yan yana saf tuttuğumuz için benden şüphelenmedin. Ben bunun sağladığı rahatlıkla senin ofisini-evini, bakanlarını dinledim, kaydettim. Ergenekon ve Balyoz'da yaptığım gibi bazı eklemeler ve uydurmalar da yaparak ürettiğim delilleri, sözümden dışarı çıkmayacak olan polis-savcı ve hakimler sayesinde seçim öncesinde seni on paralık ederim, ediyorum. Şimdi sen uğraş" dersen hiç ama hiç kimse senin bu işi yolsuzluğu-hırsızlığı ortaya çıkarmak için yaptığına inanmaz. Bu bir yolsuzluk operasyonu ise neden bir yıl, 6 ay önce yapılmadı veya üç ay daha beklenip yerel seçimden sonra yapılsaydı hangi delil ortadan kalkacaktı?
Ortaya yayılan dinleme kayıtları, devlete ait gizli bilgi ve belgelerin sızdırılması, usulsüzlükler ve delil üretme iddiaları, milletin seçtiği vekillerin talimatla istifa etmesi can sıkıcı, üzücü gelişmeler. Samimi ve hasbi Müslümanların dinimiz adına, ülkemiz adına okyanusları aşan fedakarca gayretlerine eyvallah. Bu gönül insanlarının manevi hizmetlerini hepimiz takdir ediyoruz. Ancak bunların içinden bazılarının siyasi parti gibi davranmalarını, küresel güçlerin oyununa gelmelerini, ses ve görüntülü şantajlarla anılmalarına ülkenin hükümetine-başbakanına ömür biçmelerine şiddetle karşı çıkıyoruz. Hükümet hükümetliğini, siyasetçiler siyaseti cemaatlerde cemaatçiliğini yapsın. Kimse kimseyi ortaklığa zorlamasın. Devlet yönetimi ortak kabul etmez.